(bkz: sapanca)

iğneada. yol biraz uzun ama orman filan güzel.

1- hiç değil. sırf bu yüzden samsungdan soğudum.
2- ben buna isyan edip sineyi xiaomiye döndüm 15-20 dolara değişen ekranları görünce.
3- uzun sürer ama var evet. ama bilgilerin de gidecek içinde.

Daha önce note 4 ile su sorunu yaşadım. Yetkili olmayan servislerde daha ucuza halledebilirsin ekran işini ama anakarttaki paslanma yavaş yavaş aleti öldürmeye devam edecek silinse bile.

Yetkili olmayan servislerden fiyat al ve ona göre yeni telefon almaya karar ver.

Abi cevap değil soruna da su nası kaçıyo note'a?

Bende note 3 var, su dolu kovaya düştü de bir şey olmadı. Havuza falan mı girdin sen?

arka kapakta çatlak vardı. hanım mutfak tezgahının üstüne bırakmış telefonu. ordan bi yerden gelen su girmiş. çatlak olmasa problem olmazdı herhalde.

telefonu kapatıp neden pirince koymadın?

Toblerone veya nestle damak

kinder süt dilimi <3

şok markette satılan küçük waffle'lar vardı, geçen sordum yokmuş. ben ismini falan unuttum, biliyorsan ve bulabiliyorsan mutlaka dene bence.

Caprisun...

Lotus, mümkünse yanında süt. Bir de yeni çıkan hindistan cevizli çokomel çok iyi olmuş, en son favorim oldu.
encrypted-tbn2.gstatic.com

Herkes tatlı önermiş ama ben baharatlı şeyler seviyorum. İlgini çekerse krispi barbekü soslu yuvarlak krakeri, nutzz acı biber ve domates soslu patlamış mısırına bayılıyorum, barbekü soslu pringles, küçük paket süt mısırlı cips. Şekerli olarak piko sanırım.

çok normal çünkü en güzeli probis.... :))

Bir abur cubur alıcaksam o kesinlikle kinder pingui olur.

lays

Eti bi dolu efsane bence. Yer fıstığı seviyorsanız bayılırsınız.

frambuazlı tartini
instela-static.info

Pingui +1 ya da envai çeşit meyveli yoğurt

Probisi neden seviyosunuz ya :/

tuzlulardan eti gong, tatlilardan cici bebe <3

Tadelle
Damak
Jelibon
Niğde gazoz
Çekirdek

bim holland waffle

tadelle bitter

Lay's mevsim yeşillikli cips (yoğurtla yiyorum)

Nesquik kakaolu süt

Kinder çikolata (yumurta olan değil)

Rulokat

Jelibon

Pringles (peynirli) alıyorum bazen.

nutzz'ın bademli fıstıklı patlamış mısırı olay.

eticin
probis
hosbes
turuncu paketli cikolatali gofret
biskuvitse negro veya biskrem veya ikram
canga
ustune hindistan cevizi dokulmus cikolatali sitikler
kinder

What happened to monday’i sevdim ben. Sözlükte yazılan “konu orijinal ama yarısından sonra aksiyona bağlıyor” mevzuu doğru. Yine de izlediğime memnunum. Diğeri tarzım olmadığından hiç bilmiyorum.

tom cruz filmleri standart espirikli, herşeyden kıl payı kurtulmalı tom filmi işte. öbürkü daha ciddili, klişeli ama kadının oyunculuğunu beğeniyorum ben olsam ona giderdim.

seven sisters'a aman evde oturacağıma bir film izlemiş olurum diye gittim ve bence kötü değildi.

evet. böyle bakınca az sonra yanından ingiliz ve fransız da çıkacak gibi dursun kardeş :)) şaka şaka, düzelttir yinede korkma rahatlıyosun hem sonra, ben düzelttirdim^^

bence güzel.

hayır. normal gayet

Neresi normal, kemerli burun işte kesinlikle ihtiyacı var törpülenmeye ama mutluysan böyle kimse bir şey diyemez tabii. Ben de olacağım estetik, eğer kafana takıyorsan rahatsız ediyorsa ol gitsin.

o torpulenmez ki; kirilip tekrar duzeltilecegi, deviasyon ameliyati lazim, ya da diger bir deyisle, rhinoplasty

Şöyleki; aslında karakteristik şeyleri severim. Kimileri de kemer seviyor. Bazen seviyorum da, ama kötü duruyor sadece bu açıdan. Kararsızım. Aşırı bir rahatsızlık duymuyorum ama o çıkıntı düz olmalı bence:/ karar veremedim. Bir estetik cerraha sordum bir de 7500-10 bin₺ aralığında dedi sanki arsa alıyoruz.

profilden fotoğraf çekilme olsun bitsin :D

Yuzun butunune bakmadan bir sey soylemek zor ama bu sekilde bakinca ince bir operasyona ihtiyac var.yuzun sekline gore karar vermek lazim.

yüzün tamamına bakmadan sadece bu şekilde sağlıklı yorum yapamayız ama sadece bu fotoğrafa bakınca evet kötü duruyor derim ben.

törpülenmeye ihtiyacı yok. evet düzgün bir burun değil ama bütün kusurlu burunlar düzeltilmek zorundaymış algısı yaratmayın, insanlarda baskı oluşturmayın.

olay tamamen senin kendini nasıl hissettiğinle alakalı. tabii bu durum dışarıdan gelen "ayy ne biçim burnun var" yorumlarıyla da direkt alakalı ama oturup düşünmen lazım üstüne, süreç öyle çok kolay ve kısa da değil. bir de hekimi düzgün seçmen lazım falan filan.

kısaca; bu kadar zahmetin altına girecek kadar kötü değil.

edit: ilk paragrafı tam bir sjw modunda yazmışım, kendimden utandım alksdas. demek istediğimi anladınız ama.

göz ve yüz şekline göre güzel duruyor olabilir, her burun dümdüz olmak zorunda değil. tam anlaşılmıyor ama erkekde biraz kemer iyi oluyor.

bruce +1

ota boka insanları kendilerinden memnuniyetsiz hissettiriyorlar. bence hiçbir problemi yok, çirkin bir burun olsa hadi neyse ama karakteristik bir burun ve estetiğe ihtiyacı yok.

Bruce+1000

Herkesin burnu hokka gibi olmak zorunda değil. Operasyon moperasyon yaptırma. Evet burunda ufak bir kemer var ama öyle abartı bir durum yok.

bence aynı soruyu tekrar sor ama bu kez fotoğrafı göz hizanın altından çekerek sor. bu şekilde fotoğraf açılana kadar uzun burun izlenimi veriyor ama öyle değil. üst kısmı gereksiz çekmişsin.

siz artık kafaya takmışsınız 100 hayır 1 evet gelse yinede yaptırırsınız.

Bu burun dolguyla düzelir, bence onu deneyin.

Aracı siteler bi sıkıntı çıktığında kendiniz çözün modunda oluyor, kendi sitesinden alın bence.

ikisi de aynı fiyatsa kendisinden al, neden aracı sokuyosun ki?

Bence bi sorun cikarsa araci site yeni oda filan ayarlar, araci site bana daha mantikli geldi.

@bir nick var benden iceri ile taban tabana zit seyler dusunuyoruz :)

aracı site +1.

daha önce bir tatilimde keyfi olarak odayı beğenmedim (aile odasıydı), boş diye özel havuzlu villaya geçirdiler (hayır çirkeflik yapmadım).

bir diğer tatilde de oda yola bakıyordu ve ses geliyordu, bunun üzerine değiştirdiler. ikisi de ets turdu, bir sorun yaşamadım. zaten otelde tur temsilcisi bulunuyor, bir sıkıntınız olursa arıyorsuuz ve hallediyor.

torpil olabilir de olmayabilir de.
Tamamen o hocanın insiyatifine bağlı sana "0" verip başkasını da alabilirler yada gerçekten tarafsız davranıp hak edeni de alabilirler.

O gün sadece sen gelip seni almak zorunda da kalabilirler.

Kısaca başvur ve sınava git.

2017 akademisinde çoğu kadro kişiye özel açılıyor.

@basond açık açık böyle bişey yapabilirler mi ki :(

@lampetia yakın çevrem akademisyen dolayısı ile açık açık bu işler yapılıyor, bazende yapılmıyor hocaya bağlı işte.

vakıf üniversiteleri, rektörün babasının çiftliği değilse (mesela bkz. THK üniversitesi) genelde işine yarayacak adam alır, en azından almaya çalışır az buçuk şirket mantığı var. devlet üniversitesinde kişiye özel ilansa unut, değilse ihtimal olabilir.

bir mülakat durumu yoksa istenen puan türlerinden ortalama alınıyor. sıralama belirleniyor. ilk sıradaki alınıyor.
aksi bir durum yaşanması ihtimal dahilinde değil.

soruya tam cevap olmayacak ama bakış açısı katması bakımından bir değeri olabilir; şimdi adını net anımsamıyorum ama sanırım recep tayyip erdoğan üniversitesiydi; öğretim elemanı ilanında bile ilana alınacak kişilerin ismini yazmışlardı galiba.

yani üniversitede siyaset aktif olduğu için torpilin kralı var. özel sektörde daha az torpil vardır üniversiteden.

bu arada olayın haberini buldum;
www.ensonhaber.com

Devlet ise kimi alacağı bellidir. Vakıfsa da oraya ne yazarsa yazsın, zira herşeyi yazamıyorlar, aradığı profil ve ayrıntılar bellidir. Bu nedenle projeye, çalışma konusuna uyan ve proje oluşturup para getirebilecek birisi var ise direk alırlar net.

kişiye özel ilan öğretim görevlisi ilanında olabilir. araştırma görevlisi alımlarında ales, yds ve not yüksekse, bilim sınavını da iyi geçmişse engelleyemezsin. Şahsen 90 lık bilim sınavı kağıdıma 40 verilse hakkımı aramak için her türlü hukuki yola başvururum. Kısaca çok iyisen engelleyemezler.

abim bu bahsettiğin durumlardan devlet üniversitelerinde elendi, belgede sahtecilik yapılarak önüne engel kondu. vakıf konusunu bilmiyorum.

Bir de kastedilen kişiye özellik nedir ? yayın, tez konusu vb şartlar ekleyemiyorsun. İş deneyimi ekleyemiyorsun. Şu alanda yüksek lisans, şu alanda doktora yapıyor olmak tarzı şartlar oluyor. Bunlar herkese aynı.

@empedokles, nasıl herkese aynı? alım şartı olarak belirttikleri şey alınacak adamın tezinin başlığı oluyor neredeyse. örnekleri araştırırsan ne demek istediğimizi anlarsın.

dostum git, bölüm başkanı ile konuş. az buçuk sana sinyal verecektir kafalarında biri mi var yoksa herkese açık bir sınav mı yapıyorlar. bir de zaten ben ar gör olacam diyen adamın bence önceden gidip bölüm başkanı ile tanışmasında fayda vardır. hiç tanımayıp sadece kağıdını gördüğüm birindense, 5 dakikalığına bile olsa az buçuk oturmasını kalkmasını konuşmasını tipini bildiğim birini almayı tercih ederim ben. hele kendini iyi ifade edersen, amacını, çalışma prensiplerini ve çalışma konunu iyi anlatırsan torpilli biri yoksa öne bile geçebilirsin.

sana 3 örnek vereyim:
1. benim de başvurduğum sınava, şu alınacak diye isim veriliyor. ama adamın niyeti kadroyu alıp kapağı yurt dışına atmak. her şeyi ayarlamışlar ve açık açık söylemişler de zaten dekanlığa. sınava 2 aday olarak giriyoruz. o adamı almamak için benim 100lük kağıdımı yakıp ikimizi de başarısız ilan ettiler. eleman gitti başka bir okula girdi, bir kaç ay sonra sınav yeniden yapıldı.

2. arkadaşım vakıfa başvurdu. kızın ales, yds, not ortalaması vs her şeyi 90 üstü. diğer başvuran aday ortalama, barajı anca geçiyor. bizim kıza mülakatta 05 puan verip, diğer kıza 100 verdiler ve o kız küsürat farkıyla birinci olup işe girdi. (gerçi iyi ki de öyle olmuş, o üniversite malum sebeplerden kapandı ve kız da ihraç edildi şimdi sürünüyor)

3. dandikten bir yar doç aldırmak için aklına gelebilecek en en en en büyük isim bizzat rektörü arayıp o kişiye özel ilan çıkarttı.

sen ağzınla kuş tutsan kafalarında birisi varsa kılıfını bulur onu alırlar. ve maalesef bu sadece ar görlük için değil, yard doçluktan, doçentlik jürisinden kimlerin geçeceğine kadar akademinin her aşamasında bu böyle.

umudunu kırma, başvur sınava gir, kazanamazsan bile sınav ortamını görmüş olursun.

İçeriden bildiriyorum; evet.

kocaman adam, kendi kendini düşünmeyecek kadar sorumsuzsa siz ne yaparsanız yapın içer zaten.

kendisi ms hastası olduğunu bilmiyor sanırım. bunu ona söyle. başka bir şey yapmana gerek yok.

... showed that there is no evidence that alcohol consumption is associated with an increased risk of multiple sclerosis. ...

www.ncbi.nlm.nih.gov

@kayranin kedisi
biliyorum ama tek eglencesidir viski. ben de kiyamiyorum o da bisi olmaz diyor, normalde makale makale arayip ögrenirdi ama yoruldu ve bikti. yani verdiginiz cevap cok dogru ama iste aradigim cevap degil, sag olun.

@mahone biliyor kendisi de, daha ihtimal dahilinde zaten ama ben kiyamiyorum ihtimal bile olsa bir şeylerin kötü etkilemesini istemiyorum

@goodz dayanağınız var mı, makale gibi elle tutulur?

@goodz ms riskini arttirmiyor da benim erkek arkadasim zaten ms plaklari bulunan biri.

ms hastasi olan biri ile etkilesimini merak ediyorum, alkolun ms e sebep olup olmadigini degil.

www.webmd.com

Sorunuza cevabım ve bilgim yok ama şu entryi,eksisozluk.com okuduktan sonra kendisi veya yakını ms olan herkese atıyorum.

hamdicim 30,5 yaşına kadar maaşın ortalama 2800 gibi olduysa 100bin iyi atmışsın bankaya. arabayı da almışsın.

hamdiye oynayan kızlar olaydan bağımsız.

eğitimi yoksa 0 denebilir. Bankada 1 trilyon olsa dahi.

2800 maaşla 100 bin birikim ve 30 binlik arabayı nasıl yaptığını açıklarsa normale biraz yaklaşır ama hala çok normal değil daha çok çalışıp kariyer yapmalı. artık para kazanma zamanı gelmiş...

hamdi maaşı az olan bir otuzbuçuk yaşında adamdır.

nereden bulup üzerine yattıysa o 100bin ile araba da afiyet olsundur.

malesef evli adam minimum 3000 kazanmalı, o da eşin de çalıştığını hesap edersek tabi

o maasla hamdi kendini oyuna diziye versin istanbuldaysa eger ankaradaysa komple evlenmesin

hamdi o parayi o maasla biriktirmis olamaz. miras mi kaldi acaba hamdi'ye? biriktirmisse de ailesinin evinde yasiyor ve eve hic bir katkisi olmuyor diye dusunurum. demek ki hamdi kotu bir evlat. olay istanbul'da gecmiyorsa degerlendirmeler degisebilir tabi. hamdi kizlarin kendiyle oynadiklarini bile bile onlari watsapinda tutuyorsa ozguven problemi olabilir. silkelenip kendine gelmeli, kizlardan kurtulmali, arabayi satip bisiklet alip spora yazilip forma girmelidir. bu esnada biraz tembel olan bu kardesimiz isine de odaklanmali ve daha yuksek maasli bir is bulmaya calismalidir. gene de onemli olan materyalen nerede durdugu degil kendini nasil hissettigidir.

Hamdi'nin maaşı az. Hamdi'ye miras falan kaldı herhalde bir yerden ama hazıra dağ dayanmaz. Hamdi evlenecekse en az aşağı yukarı kendisi kadar kazanan bir kadınla evlenmeli ki sıkıntı çekmesinler. Gerçi İstanbul'da yaşıyorlarsa o para da yetmez. Yani yeter de hep ucu ucuna yetiştirmeye çalışırlar, rahat bir yaşamları olmaz. Bu benim görüşüm.

@herkeş

olm hamdiye niye bu kadar odaklandınız, kendi kıstaslarınızı söylesenize, hamdi garibanın teki ya :( vurmayın.

hamdi kral adam bence, son durumda ki net maaşı 2800 lira olmasına rağmen 130bin lira yatırım yapmış olması hamdinin ne kadar şahane birisi olduğunu gösterir. yani hamdinin eğitim durumunu bilmesek de 24 yaşında mezun olmuş olsa, 6 yıllık profesyonel iş hayatının sonunda 2800 aldığını hesaba katarsak başlangıç maaşı ve geçen 6 yılda 130 bin birikim;

6x12=72
130000/72=1800

teknik olarak mümkün görünmüyor. Hamdi ya üniversiteyi okumadı, ya okurken çalıştı ya arada bir yerde farklı bir işten rant sağladı ya da en kötü ihtimal sahip olduğu bu birikim hamdinin kendi kazancı değil. karanlık bir adam da olabilir bu hamdi.


her ne olursa olsun, maddi gelirden bağımsız hamdi adamdır tabiki de.

edit: benim hayata bakış açım, konfordan ibaret. yani bir insan sadece konforu için çalışır diye düşünüyorum.
bu yüzden de ya sevdiği bir işi yapıp ihtiyaç önceliklerine göre mutlu olacak
ya da sevmediği bir işi yapıyorsa maddi olarak 45 yaşından sonra kendisi çalışmadan hayatını idame ettirebilecek durumda olacak (yatırım olabilir, kendi işi olabilir, birikim olabilir). Bunlar iyi senaryolar.



Ancak günümüz türkiyesinde ortalama olarak 30 yaşında bir adamın 3000+ geliri varsa(ki hamdinin bu düzeyde) ''yani'' diye niyelendirebilirim.
üstüne 1 tane arabası varsa ''eh işte'' diye nitelendiririm
Aylık gelirini 4500 bandına(hep bu kelimeyi kullanmak istemişimdir) çekmiş 30 yaşında bir adamsa ''normal'' olarak nitelendirirm.

6000 üstündeyse aylık geliri ''iyi'' olarak nitelendiririm.

Bu bahsini ettiklerim de kötü senaryolar.

Hamdi o maasla o parayi iyi biriktirmis. Kendi sartlari içerisinde iyi performans gostermis Hamdi. Gayet iyi.

Ben erektil disfonksiyona takildim. 2800 tl maas seni kurtarmaz Hamdi.

hamdi rüşvet falan alıyor herhalde.

100 bine büyük şehirlerde düzgün bir ev alamaz, 2800 lira maaşa da ev taksitlerini ödeyemez.

bence spora yazılsın.

ben hamdi olsaydım istanbulda o para yetmezdi.
başka her şehirde yeter diye düşünüyorum
bankada yüz bin iyi para
ama istanbulda devede kulak kalır
araba 30 binlik her yerde iyidir
kızlardan birini seç yuva kur hamdi yoksa senden bi bok olmaz. 3-5 sene sonra göt göbek birbirine karışacak derdim kendime. kim alacak seni o saatten sonra.
di mi hamdi ?

arkadaşlar hiçbiriniz istanbul dışına çıkmamış galiba
kocaelide yaşıyorum. sadece maaş ile 2 ev aldım. bugün nakit değeri totalde 220-230 bin tl
türkiye istanbuldan ibaret değil.
hamdi iyidir
sevin hamdiyi

midem bulandı bu ne biçim soru

Bir de hamdi o maasla ev taksidi odeyemez kolay kolay +1. Hamdi bence arsa alsin. Birkac yil sonra ev alabilir bu sayede.

Güzel bir seçim ilk araba için. Ama fiyat bana yüksek geldi. 33-34 civarları olsa daha makul olurdu.

kia'ların dizel otomatiği varken lpg'li bakmak ne kadar makul bilemedim.

Olmadı.
Instagram seni sevmiyor galiba.

olmuyor, ama ben gıcık olup unf'ladığım biri niye yaptın dediğinde senin dediğini diyorum.

karşıdaki kişi seni takipten düşürmek için engelleyip, sonra hemen bu engeli kaldırıyor.

ben de bugün yedigöller hayal kampı diye bir şey gördüm, bana daha uygun geldi.

site olarak değil ama bazı veterinerler bilinen markaları açık olarak da satıyor. onlardan rica etsen verirler sanırım 100 gr.

Araç satışı için sigorta poliçesi goturuldugunu hiç duymadim. Sigorta şart değil ki, muayene tarihi geçmemiş olmalı, vergi borcu vs olmamalı.

sadece kimlik ve ruhsat yeterli.

Ben olsaydım alırdım. 3 yıl önce ben de Ray-ban gözlüğe 330 tl vermiştim. Hiç sıkıntı yaşamadım. Kaybetmediğin sürece kullanırsın.

2 tane orjinal rayban var bende, birisinin camındaki katman kalkmaya başladı, götürdüm parfüm den olur dediler. diğerinin de menteşesi koptu.

bilmiyorum yani, o kadar para veriyoruz sonucun böyle olması da garip ama göz bu, çok çakma işlere de gelmez

Istanbuldaysan eminonunde gozlukculer pasajina bakabilirsin, orjinal ve uygun fiyatlidir. Ben Raybanimi 9 sene once ispanyadan almistim o zamanlar 90euroya hala onu kullaniyorum:)

6 yıldır kullanıyorum, verdiğim her kuruşa değiyor. Biraz daha iyi temizlesem iyi olur gerçi.

Sözüm meclisten dışarı, gözlük için neden böyle zaruri bir ihtiyaçmış gibi bir algı oluştu hiç anlamıyorum. Özellikle atlet değiştirir gibi her sezon gözlük alanlara ifrit oluyorum.

Neyse, eğer yıllarca kullanırım diyorsan git al.

Markadan bagimsiz olarak konusuyorum, gunes gozlugune verilen para içini acıtmamalı bence. Begendiysen al.

ben sahsen raybana 300 tl vermem ama 2 adet persol gözlügüm var biri 600 biri 800 ikiside ayni model. renkleri farklı iyidike almısım diyorum. ıkısınıde ayrı ayrı kullanıyorum. bide tom ford var yani ii bi gözlüge verilir. beendinysen al gitsin. bi dahami gelicez dunyaya

700 liraya aldım mis gibi yıllardır kullanırım.

yakarrrrr
yanarsın

pazarda kullandığın gözlüğün uv filtresinden eminsen gerek yok. uv filtresiz gözlük kullanıyorsan hiç kullanma daha az zarar verirsin gözlerine

İçin yanmasa bu başlığı açmazdın bence :) cevaplardan umduğun şey insanların sana bişey olmaz al demesi ve gözlüğü almaya teşvik etmesi gibi geliyor. Ray-Ban güzel bir gözlüktür. Yakışıyorsa, seni de mutlu ediyorsa al.

Gozluk ucuz bir sey degil, yapacak bir sey yok. Ben 4 yil once ozel bir modelini indirimli haliyle 475tl ye almistim, 1 ay sonra komple cizildi camları. Boyle bir sey de var. He yine de gozlugu rayban alirim ve orjinal alirim, fikrim degismedi.

Birkaç yere daha sor aynı gözlüğü ama 400 makul duruyor, kışa doğru daha da düşebilir. Ben 240 lira vermiştim. 7 senedir kullanıyorum.

modacruz'dan falan temiz ikinci el kovala.
ama 400 de pahalı değil gibi, kaybetmem dersen yıllarca kullanırsın.

Pazardan 60 liraya aldığın gözlüğün, ne şekilde bir yüzeyi olduğu belirsiz camının gelen ışınları nasıl dağıttığını bilmeden, gözüne zarar verme ihtimalini göze alıyorsan o parayı verme. Ben gözümü korumak istiyorum diyorsan bilindik markalara yönel. Birkaç sene önce 350 liraya bir rayban almıştım, kaybettim. Gittim 340 liraya farklı bir modelini aldım gayet mutluyum.

al. kaçırma

Gözüm bozuk olduğundan sevdiğim bir çerçeveyi götürüp gözüme uygun numaralı güneş gözlüğüne çevirmiştim ben. 200 liraya yakın tutmuştu. Çok para vermek istemiyorsan böyle de halledebilirsin. Pazardan aldığın gözlüğü de kullanma yazık gözlerine.

ben de seneler sonra paraya kiyip aldim ve daha önce almadigima üzüldüm. cok fark ediyormus cidden ve gözlüge bir zarar gelmezse de uzun yillar kullanmayi düsünüyorum.

400tl gayet ucuz bir rakam.

euro 4tl iken zaten 150 liraya gözlük olamaz. mantıken olamaz yani, tüm parçaları ihtal gözlüklerin.

farklı yıllarda aldığım 3 tane rayban gözlüğüm var.
3. ki bu yaz aldım, kafamda kırıldı resmen, bir arkadaşımın da aynı yerden kırıldı sonrasında. şimdi bir tane daha beğendim ama emin değilim.

demem o ki, ben olsam alırdım ama kırılıyorlar nihayetinde. insan üzülüyor.

tüketici toplumuna hoş geldiniz.
ben atasun optik'ten 2 tane aldım. toplam 168 tl. atasun optik'in kendi ürünü. gayet de güzel.

gidip o kadar para bayılmana gerek yok. haa kolay kazanıyorum dersen bilemem.

400tl ucuz bir rakam falan segil arkadas. He gozluge deger dersiniz ayri konu, o paraya kiyilabilir ama ucuz falan degil.

Arkadaşlar, bugün bende çakması olan gözlüğün fer optikte ossé markalı 229 indirimde buldum, ray-ban modeli yoktu. aralarındaki fark ne dedim, Ray-ban Polarize olduğu için pahalı ve iyi, ossé sadece uv Filtreli dedi ama iyidir, Polarizeyi daha çok araba motor kullananlar tercih ediyor vs dedi. bi tarafta harbi korumalı 410 liralık gözlük diğer tarafta sadece uv korumalı 229 liralık gözlük, ha tip derseniz ossé birebir istediğim gibi çok güzel ama Ray-ban daha kaliteli görünüyor tabii, önemli bir detaysa onu diyebilirim. Sizce uv yeterli mi? Yalnız üzerinde ossé ibaresini görmesem pazardan alıp satıyorlar derim, birebir aynı, abartmıyorum.

başka markalarda benzeri yok mu? osse demişsiniz ama osse olmak zorunda değil marka olarak exess falan da var. gözlüğün rayban modeli nedir?

Malesef ne ossé ne ray-ban kodu bende yok, nette de bulamıyorum. Atasun optikte canlı desteke de aynen şöyle tarif ettim, sitelerinde ossé markasının sayfasında erkek mankenin gözündeki gözlük=)) artık nasıl bakacaklar bilmiyorum ama fiyat vs dönüş yapacaklar. muhtemelen Unisex gözlük, erkekse çok gülücem.

Rayban'in sırf isminden dolayı fiyatları öyle kazık, daha ucuza daha kaliteli bir gözlük bulabilirsin. Bence 400 fazla.

Ben gözlüğümü mayıs ayında 220 TL'ye aldım, polarize (mustang). O zaman mağazada baktığımda çoğu rayban modeli polarize değildi ve fiyatları da iki katıydı. Diğer markaları da dene bence. Benim aldığım modelin aynısı persol'de de var mesela, o da 3 katı fiyat.

Polarize ve uv korumalı arasında ciddi bir seçim yapmak gerekli mi peki? Sadece uv yeterse ossé yi alabilirim.

sadece uv korumalı gözlük için 229 lira fazla bence. ossenin uv ve polarize gözlükleri var indirmde 200 lira falan onlara baktın mı hiç?

Beğendiğim şeylerde biraz takıntılıyım, o çerçeveli modeli sevdim ya onun orijinali yani korumalı olanı ya da çok benzeri olmalı yoksa illâ başka model almam şu an=)

şu kız var; youtu.be

bir de sayılır mı bilmiyorum ama şu var youtu.be

Emre ertegün'ün sürecin başından beri deneyimlerini paylaştığı bir blogu var icimdensohbetler.blogspot.com.tr ve "yeniye doğru" kitabı var www.yeryuzudernegi.org

Geçenlerde (bkz: Can Kazaz) da böyle birşey yaptığını anlatmıştı şurada twitter.com

Belki ileride daha çok paylaşır deneyimlerini

Bunlar da geldi aklıma

youtu.be
youtu.be

duymayan kaldı mı bilmiyorum ama sözlükten immanuel tolstoyevski elbette. amarigalardan istifa etti de nepal'de tezek kardı adam.

nick'inden veya fularsizentellik.com dan ulaşabilirsin.
hatta seni direkt ilgilendiren yazı dizisini vereyim: fularsizentellik.com

Köy bağ bahçe ayağından bi örnek olarak Meyvelitepe blog adresine bakabilirsin. Verdiği bağlantılarla diğer örneklere ulaşmak mümkün.
Permakültür araması epeyce örneğe ulaştırır.

Süpersiniz teşekkürler :)

ozan önen var.

trt belgeselde bu konuyla ilgili bir program vardi ismini hatirlayamadim. youtube'u biraz kurcalayin belki yuklemislerdir.

ben instagram'dan bu tarzda birçok insan takip ediyorum. çok beğendiklerimin bloglarını da takip ediyorum.

kutupayısı mağazası'nın "ayı gibi gez" takımı var. bu takımda kutupayısı sponsorluğunda dünyayı/ülkeyi gezen insanlar bulunuyor. benim favorilerim;

biz evde yokuz: www.bizevdeyokuz.com
melcan on the road: melcanontheroad.com
tek basina da olur: www.tekbasinadaolur.com

özellikle biz evde yokuz'un yola çıkma hikayesini okumuştum, tam aradığın şey. diğerlerinin hikayelerini tam bilmiyorum ama onlar da muhtemelen böyle başlamışlardır.

@kisa bisey olsun istemistim, sana da çok teşekkür ederim buradan. paylaştığın blog'tan haberim yoktu ve bayıldım.

Elinize sağlık harika oldu bunlar. Okuyacak bir sürü hikaye birikti :) daha varsa memnuniyetle alırım tavsiyeleri.

irem çağıl var. instagram'dan paylaşıyor köy yaşamını. reportare.com

yakın zamanda güney'e yerleşen müzisyenlerle de bir yazı disizi yapılmıştı. www.redbull.com

Facebook'tan Alakır Nehri Kardeşliği'ni de takip edebilirsin.

2010dan once baslamisti seruven. gelen araplarin etkisi oldu biraz ama ic talep de cok.

nargile zaten popülerdi. gerçekten var ise eğer nargileci artışı araplaşmaya yol açmaz. araplaşma nargileci artışına yol açar.

nargile orta avrupa'da bile içilen birşey. budapeşte'de gece kuluplerinde masanın ortasına getirip koyuyorlardı. çok araplaşma olayına etkisi yok. bu tür şeylerin aslında araplaşma ile alakası yok. bir ülkenin doğuya mı yoksa batıya mı bakacağı o ülkenin/toplumun bakış açısı ve politikasıdır.

Balkanlarda, ukrayna'da da cok populer. Araplarla ilgisi yok.

ben de tekrarlayacağım ama hep vardı zaten, daha da mı coştu? aşağı yukarı her semtte nargile cafe bulunurdu, kızlı erkekli grup şeklinde bazen okul çıkışlarında gidilirdi. bi 13-14 sene öncesinden bahsediyorum. ergenliğim geçti tophane'de orda burda boş boş. bağdat caddesi'ndeki tiki gençliğinin de uğrak mekanlarıydı nargileciler. keza idealtepe sahilde güzel bir nargilecimiz vardı sıklıkla gittiğimiz, malatyalı ali abi vardı, hoş sohbetti baya. çok iyi sütlü cappuccinolu nargile yapardı. çok içerdim, ailem de bilirdi, nargile sigaradan 10 kat zararlıdır şeklindeki haberlerin ilk çıktığı dönemde bırakmam yönünde baskılar yedim. "yok yahu, tömbekiden, gerçek nargileden bahsediyorlar" diyerek baskıları üzerimden atmıştım, çok biliyorum ya. ulan eskiye döndüm be, ne dertsiz tasasız günlermiş.

yani bizde hep vardı da asıl yurtdışında fazlalaştı sanki. araplaşmaysa toplumda tabii var da nargile ondan önce de vardı. "kebapçılar arttı" demek gibi bir şey bu bence.

Araplarla ilgisi olduğunu sanmıyorum, 2009 yılında arkadaşla nargile içmeye gittiğimizi hatırlıyorum. O zamanlar çok popüler olduğu için deneyelim demiştik, 2009 diyorum. Üzerinden 8 sene geçmiş. İlk ve son gidişimiz olmuştu, ehe :)

nargilenin popüler olmasının araplaşmaya etkisi yok, araplaşmanın popüler olmasının nargileye biraz etkisi var :)

Araplarin gelmesi sart degil, kulturumuz Araplasiyor olay bu

muhafazar zengin zümrenin oluşmasıyla birlikte kahveci ve nargileciler önem kazandı; çünkü bu zümreye ait insanların bir kısmı alkol satılan mekanda dahi bulunmak istemiyor. Sosyalleşmek için de uzun uzun oturup bir şeyle meşgul olmak gerekiyor (sonuçta ne kadar çay kahve içebilirsin), nargile de bu noktada devreye giriyor. işletmeciler de kazanacağı paraya baktığı için talep doğrultusunda iş yapıyor.

Sinyal White now. Geçici bir beyazlık sagliyor

Diş eti için paradontax. Alışınca tadı güzel geliyor.

Watsons. Çünkü ucuz.

Ipana pro expert in mavi renkli beyaz tanecikli olanini kullaniyorum turkiyedeyken. (Baska var mi bilmiyorum) cunku tadi cok guzel ajsjsja

Kendi evimdeyse su anda propolisli olanla marvis marka tarcinli-naneliyi donusumlu kullaniyorum. Propolisli olanini propolisli diye aldim ayrica susatmiyor fircaladiktan sonra, tekrar bulursam yine alacagim. Marvis olanin paketi ve tadi cok guzel, cok ucuza bulunca aldim

paradontax beyazlatıcı etkili ama bittiğinde normaline geçicem diş eti sorunum var çünkü. beyazlatıcı kullanmamam gerekiyormuş:(

birde eşim için aleoveranın beyzlatıcı özelliği olanı aldım henüz denemedik

ama beyazlatmak istiyorsanız opelacence kesinlikle tevsiye ederim. sonuç alırsınız.

Yatmadan önce sensodyn sabah colgate white bişey

Ara ara değiştirmek gerekiyormuş okumuştum bir yerde ama sebebini unuttum.
Ben iyi markalardan derleme yapıyorum bir ondan bir ondan memnun kalmadığım ya da çok memnun kaldığım marka yok açıkçası.
Sadece tek takıntım var düz beyaz renk kullanamıyorum midemi bulandırıyor. Renkli olması gerekiyor. Onlar iyi.
Şu an kullandığım signal galiba emin değilim. Ama problem yok.

Sensodyne
sonrasında misvak
sonrasında diş eti kanamalarında büyük oranda azalma..

Paradontax kullanıyorum. Çünkü piyasadaki en gerçek orijinal diş macunu gibi gelen o ve kaliteli.

Rossman'dan perlodent aldık denemek için, iki aydır kullanıyorum. Gayet iyi. Diş etlerimde bir problem yoktu zaten, olmamaya devam. En güzel yanı fiyatı: 3 TL

rocs sensation

diğer diş macunlarının 2 katı fiyattan satıyorlardı. bu niye böyle değişik dedim ve aldım. öncelikle tadı çok iyi, neredeyse tatsız ve ağzımı burnumu yakmıyor. gece yatmadan önce fırçaladığımda sabah iğrenç bir ağız tadıyla uyanmıyorum. bir de signal, ipana tarzı standart diş macunları gibi saçma sapan köpürmüyor, ayrıca bence dişlerime onlardan çok daha iyi geldi.

arm hammer beyazlık için.

paradontax ferahlık için.

(donusumlu)

arm and hammer kullanıyorum beyazlık için ama ne derece etki ediyor tam emin değilim.

sensodyne pronamel

glister kullaniyorum belki bir 10 yildir, efsane bence.

simdi beyazlik icin arm and hammer siparis ettim. bakalim.

sensodyne pronamel çok ferah hissettiriyor.

Splat extreme white
Bir dişimde dolgu var ve bunu kullanıyorken o dolgunun izi belli olmuyor. Ondan önce hep sensodyne kullanıyordum, onda belli oluyordu dolgunun çizgisi:D Bu nedenle.

rocs

glister kullandım bayağı bir süre, amway'in. sonra bulamayınca bıraktım.

clinomyn kullanıyorum bir süredir, migroslarda var. gayet iyi, tadı ve performansı.

görebiliyor, silmek lazım.
beğenilerden de kalkmıyor fotoğrafınızı beğenmişse.

erkeklerin baskısı ve erkeklere göre daha geç yaşlarda öğrenmeye başladıkları için. bir insana sürekli sen kötüsün, yapamazsın, beceremezsin dersen üstün bir performans bekleyemezsin.

piremsem gibi buyutulup trafikte de piremsesler gibi davranilmasini bekledikleri icin.

genellemek doğru değil ama erkeklerin çok daha kötü araba kullandığını düşünüyorum. tahmin edebileceğin gibi kadınım ama objektif bir gözlemde bulunursak erkek sürücülerin ciddi bir kısmının son derece sabırsız ve bencil olduğunu söyleyebiliriz; gece vakti kadın sürücüleri kıstıran heyvanları falan hiç sayıyorum. yani kötü kullanan kadınların yüzdesiyle erkeklerinkini karşılaştırırsak erkekler ağır basar diyor ve çekiliyorum elimin hamuruylan.

valla ataerkil toplum, kadınların yetiştirilmeleri, sosyal hayatta ikinci plana atılmaları ve cesaretlerinin genel olarak kırılmaları yönündeki tüm eleştirileri kabul ederim de, kimse bana gelip KURALLARA UYMAK İÇİN bla bla demesin. her gün görüyoruz yüzlerce kadını trafikte, ve genelleyebileceğim kadar çok olduklarını düşünüyorum kendi adıma. kesinlikle ama kesinlikle bencillikte sınır tanımıyorlar. hep onlara yol verilecek, hep geçiş üstünlüğü onlarda olacak falan. aksini iddia edenle tartışmaya hazırım.

yanlış anlaşılmasın kadın sürücülerden nefret eden aşağılayan birisi değilim aksine trafikteki magandalığı bitirmek için daha fazla teşvik edilmeliler. trafiğe yeteri kadar ilgilerini vermiyorlar temel sebep bu. 70 hız sınırı olan çift şerit bir yolda sol şeritte 50 ile gidebiliyorlar mesela. korna selektör yapıncada hız sınırını gösteriyorlar. makyaj aynalarına hakimler ama dikiz aynalarına değiller ayrıca.

aksini iddia ediyorum @baharat bey.
geçiş üstünlüğü kimdeyse ya da acelesi var gibiyse mutlaka yol veririm ama bana yol veren kimse olmadı bu güne kadar, 12 yıldır araba kullanıyorum, çok iyi bir sürücüyümdür. çirkinim diye mi yol vermiyorlar acaba? olabilir.

Abi bilmiyom istisnalar var ama kadınların geneli böyle. İki gün önce annem bir kaza yaptı tam kadın kazası. Yani kaza kaçınılmazdı diyecek bir durum olsa keşke. Hiçbir şey yoktu. Güzelim nokta boyasız araba perişan oldu içim yanıyo.

şu "kurallara uydukları için böyleler" süper bir cevap. demek ki sorun kadın sürücülerde değil, kuralları onlara öğretenlerde. mesela 1 saatte paralele park yapmak, sinyal verdiği anda yola bakmadan direksiyon kırmak, durduk yerde geri geri gelip çarpmak ya da fren yerine gaza basıp çarpmak, otoyolda 80le gitmek, yeşil ışıkta 1 saat beklemek falan hep kural çünkü.

genellemeleri sonuna kadar destekliyorum. istisnaların varlığını kabul ediyorum. ayrıca gopro'lu motorcuların kavga arayan insanlar olması, motorcuların işlerine gelince taşıt muamelesi isteyip işlerine gelmeyince aradan kaçmak için 2 teker muhabbeti yapması, dobloya tuğra eklentisi, doblo kullananların trafik canavarı olması, bmw'lerin trafik kurallarına uymamayı (özellikle öndeki aracın dibine kadar girmek ve de makasa girmek) iyi araç kullanmak sanması, beyaz bmw'nin müteahhid arabası olduğu, modifiye şahinlerin hepsinde sesi sonuna kadar açıp gezen barzoların olduğu, 06 ve 54 plakalı araçların genelde kötü araç kullandığı, suv'dan itibaren araç yüksekliği arttıkça şoförlerin yandaki araçların üstüne kırma ihtimalinin daha yüksek olduğu, 0 fiyatı (bugün itibarıyla) 100k+ olan araç sahiplerinin yayalara ve diğer taşıtlara yol verme ihtimallerinin daha yüksek olduğu genellemeleri gibi her 100 seferden 95'inde tutar bu genellemeler.

gerçekten genellemezsek sevinirim, az da olsa iyi kadın şoförler var, hehe ^^
kadın şoför çok ötelerden belli oluyor ama diyecek bir şey yok, bir de o direksiyon tutma şekli :(:(

araba kullanırken güven çok önemli. kadınların derdi kurallara uymaya çalışmak değil. o kadar tedirginler ki ölmeyeyim diye düşündüklerinden bazen kuralları vs. unutuyorlar. sinyalsiz önüme atlayanların çoğu kadın. dur bir sinyal vereyim demek aklına bile gelmiyor çünkü o sırada önümdekine çarpar mıyım, yeterli mesafe var mı, şuraya sığar mıyım ay gaza mı bassam frene mi derken sinyal vs hak getire.

bir de çok büyük bir diğer sıkıntı yeteri kadar iyi şoför olmadan büyük araç kullanmaya başlamaları. daha güvende hissettikleri için alıyorlar sonra biz ezilmeyelim diye nasıl kaçacağımızı şaşırıyoruz. yaldır yaldır üstüne geliyor arabaya güvenip ama işte mesafe algısı vs. daha oturmamış oluyor çoğunda.

biri de mekanikle arası yok demiş çok haklı. şirketin bir aracı ödünç verildi bir kadına. geri geldiğinde direksiyonu dönmüyordu. hidrolik yağını komple bitirmiş manyak. halbuki azaldığında bile bağırıyor araba direksiyonu çevirirken. hiç mi duymadın o sesi, hiç mi merak etmedin ses neden çıkıyor diye. çok bir korelasyon kuramayabiliriz ama o kadın iyi şoför olamaz benim gözümde.

çünkü iyi araba kullanmak için arabayı da tanımak lazım. sol şeride çıksan arkandan gelene fren yaptırtmadan hızlanacak mı araban, fren mesafen ne kadar iyi, araba yola nasıl tutunuyor, dönüşlerde hız ne olmalı gibi gibi şeylere hakim olmak lazım. ama kadınlar kaputu açamıyor.

bir şey daha söyleyip gideyim, koltukları aşırı önce. aynaları göremiyorlar. arabanın burnuna bakacağız diye arabanın önüne bakmıyorlar. tanıdığımız bütün kadın şoförlere o koltukları biraz geriye alıp aynalara bakması gerektiğini ve arabanın ön tamponunu içerde otururken görmek zorunda olmadığını söylememiz lazım.

@tiny penny hanım. bireysel olarak belki söylediklerimin tam aksini yaşıyor ve yapıyor olabilirsiniz belki ama, ben de trafikte bulunduğum 14-15 yıl ve yaptığım 1m kmden fazla yol boyunca bir üstte yazdıklarımı genelleyecek kadar kızgınım bu duruma. üzülerek söylüyorum ki böyle oluyor.

yani yukarıda çok karışık yazdım ama, siz şayet eğer bahsettiğiniz gibi sürüyorsanız sizin adınıza gerçekten çok sevindim. mutlu oldum tüm trafik savaşanları adına.

kesinlikle fiziksel kabiliyetlerinde de çekincelerinden dolayı tereddüt bazlı hatalar yapıyorlar. eyvallah bu da kabulüm. ki trafikte tereddüt en büyük derttir bana göre. ama biraz olsun eline koluna hakimse kadınlar kesinlikle inanılmaz bencilce hareket ediyorlar. benim eyyorlamam bu kadar.

Çoğunlukla daha ilgisizler veya böyle yetiştiriliyorlar çünkü.

İnsanın ilgi duymadığı bir şeyde başarılı olmasını bekleyemezsiniz.

Yemeğe ilgi duymayan birinden yemek yapmasını isteyince iyi yemek yapmasını bekleyemezsiniz.

Ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarında sürücülerin yüzde 95’ini erkekler, yaklaşık yüzde 5’ini kadınlar oluşturuyormuş. erkek sürücü sayısı kadın sürücülerin yaklaşık 5 katı kadar. 1000 erkek sürücüden 7’si, kadın sürücüden ise 2’si ölümlü-yaralanmalı trafik kazasına karışıyormuş.
2012 yılı içerisinde erkek ve kadın sürücüler arasında gerçekleşen kazaların yüzde 47'sinde kadınlar tam kusurlu bulunurken, yüzde 49'unda ise erkekler tam kusurlu bulunmuş.
Kazaların yüzde 93 gibi büyük bir oranında erkek sürücüler sorumluymuş.

Başıma bir iş gelmeyecekse belki de kadınların bu kadar çekinerek araba kullanmakta hakları olabilir diyeceğim. Adres ararken mahalle içinde bile 2 saniye durup baksam arkamdan mutlaka korna çalan, daha yeşil yanmadan korna çalan, en ufak bir tereddütünüzde "yaa karı milleti işte" diye el kol işareti yapan erkeklerin arasında yeterli güveni kazanması zor olabilir tabi insanların. daha geçen gün sürücü adayı bir kadın yanında öğretmen ile gayet tenha bir yerde göbekten dönerken arabayı stop ettirdi, arkasındaki afedersin pzvnk kornaya bastı; insanın mal olması lazım arabanın üzerinde sürücü adayı yazıyor nesine korna çalıyorsun. kadının eli ayağına dolaştı, travmatik bir durum yani daha yeni öğrenirken bir de. abi bi dur bir sabret diye şöyle kolumu çıkardım pencereden, bayaa küfürü yedim.
kadınların mekanik becerileri daha zayıf olabilir, bunu motor tasarımı yapan makine mühendisi bir kadın olarak söylüyorum; erkeklerin de başka becerileri zayıf olabilir, bunlar mühim değil. kadın sürücü görünce saygılı davranın, verin yolu, gerekiyorsa uzaklaşın hatta; şarhoş sarhoş araba kullanmayın, acele ettirmeyin,dibinden takip etmeyin, kornaya basmayın. şu travmaları atlatıp bir kendinlerine gelsinler önce, birkaç kuşak sonra erkeklerden iyi kullanır hale gelirler, hiç merak etmeyin. kadınlar trafik te dahil herşeyi güzelleştirirler değerli roma'lı kardeşlerim.

Kadınları genellememek lazım bende kadınım ve gayet iyi ve sakin araba kullandığımı söylerler. Bence kötü kullananların sıkıntısı panik olmak birazda trafikte pişmek lazım tabi ki. Ama cidden leş gibi kullananlarda var

Az önce bir kamyonu sollarken arkadan gelen araba hiç frene basmadı, sağ şeride geçti. Kamyon 50'yle kendisi 160'la gittiği için birden kamyonun arkasında kaldı. Önüme kırdı, kamyon ile aramızdaki 5 metrelik yerden geçti. Ben sollarken sağdan gelip beni sağladı. 120'yle solluyordum. Bir metre daha önde olsam kamyonun altına girmişti. Kadın şoförlere kurban olsunlar. Makasçıların cehennemin dibine kadar yolu var. Sonra otoyolda orta şeritte önü boşken 60 ile giden adama hızının gerektirdiği şeritte gitmesi için selektör yaptım, geçerken baktım sigara içiyor. Onun yüzünden bir sürü trafik oldu. Bir başka gerizekalı da bu sabah otoyolda nereye gidersem o şeride önüme geçti. Sinyal filan yok. Hasta götürüyor herhalde dedim devam ettim. Hastane içinde tek şertlik kavşakta iki araba sollamaya kalktı. Trafiği kilitledi.

Ben ayna kontrolünü erkeklerden çok daha sık yapıyorum. Sağdan gelir önüme kırar mı, yanından geçerken şeridinden çıkar mı, benden önce sola çıkar mı, soldan gelip en sağa döner mi diye sürekli kontrol etmek zorunda kalıyorum. Köşelere park edip yolu görmeni engelleyenler, otopark çıkışını tek şeride düşürenler, durmak/duraklamak yasaktır tabelasının yanına kamyon park edenler kadın değiller. 40 yaşıma geldiğim gün fahri trafik müfettişi olup hepsine gece gündüz ceza göndereceğim. 34 plakalı beyaz kiralık arabalardan nefret ediyorum. Selamlar.

4 derste kapan da var 14 derste zayıf olan da. Kişiye göre değişiyor.
Bana göre iyi bir hocayla ortalama 10 ders yeterli olabilir.
O dersler güven verir, araba kullanmayı da en iyi tek başına trafikte kaldığında öğrenebilir insan. Yavaş yavaş tecrübe sahibi olursun zaten.

kadın mısınız yoksa erkek mi? k ise 12 civarı, e ise 3 yeterli olur.


şaka bi yana (acaba cidden şaka mıydı dıdıdımmm) 2-3 derste genelde yeterlı cesaret sevıyesıne ulasırsınız. sonra da kendı arabanızla araba kullanmayı bilen bir yakınınızla tarfige cıkar ıyıce alısırsınız. gibime gelıyor.

10-15 saat bence.

Ben evin oralarda sürecek kadar biliyordum ama okula arabayla gitmemi gerektirecek bir durum olunca kendi aracımla 15 saat ders almıştım vaktiyle ve 10 senedir hiç kazam yok, her yere rahatlıkla gidebiliyorum. Önce makul rotalarda, sonra da her gün kullanacağım güzergahta çalışmıştık. Zamanla kendim yeni güzergahlar ekleyerek her yere gidebilecek seviyeye ulaştım. Sadece ilk 6 ay ekstra dikkatli olmak gerekiyor çünkü henüz motor beceri halini almamış oluyor.

Hiç kullanmayan biri ehliyeti varsa kullanabilmiştir illaki. Eğer bir fobisi, kaygısı yoksa en kötü 1 haftada kapar 1'er saatlik dersten. Hocayla her ne kadar çalışılsada olay şoförde bitiyor. Bence hocaya çok para harcamadan, parayı yakıta harcayarak "sabırlı" bir tanıdıkla pratik yapmak daha iyi olur. Mesela tanıdık varken otoban, yokuşlu yerler, kalabalık caddeler falan yapılır. Tek başınayken bildiğin yerlerde gezersin gibi. Sonra zamanla açılırsın. En önemlisi tek başınayken üstesinden gelebilmek.

Ben ev arkadaşıma öğrettim, o da ehliyeti var ama sıfırdı. 5 ders kapalı alan, 7-8 defa da beraber hafif trafikte 1 er saatlik kullandı, bu şekilde çözdü.

Kendi başınıza trafiğe çıkacak özgüvene sahip olana kadar ders alın bence yoksa panik olarak kullanırsanız bir yerde patlarsınız araba kullanmaktan soğursunuz sonra

mavala'nın oje kurutucu cilası en iyi.

@kayranın kedisi mavala'yı nerede bulabilirim, inşallah sadece internette satılmıyordur.

Flormar'ınki iyi değil bir işe yaramıyor, kalyonunki baya iyi ben kullanıyorum memnunum, watsons'tan almıştım.

Bi de buz gibi soğuk suya tutmak hakkaten işe yarıyor, haberin olsun.

e-posta gönder bence.

not: araştırma görevlisiyim.

yaz okulu vardıysa final sınavlarının teslimi için ya da tek ders sınavı varsa beeeelllki uğrayabilir. onun dışında %99 uğramaz.

attim cevap atmadi ya. yaz okulu yok.

bolum başkanı veya resmi gorevi olan biri ise fakülte kurulu ya da yönetim kurulunun olduğu gün gidebilir.

Bölüm sekreterliğine arayıp sormanı tavsiye ederim, benim gibi bayram tatiliyle birleştirip yıllık iznini o şekilde kullanmış olabilir.

Migros'ta satılıyor mu bilmiyorum ama sebamed köpük, yağlı ciltler için olan. Çok iyi.

Neutrogena'nın yağsız serisini kullanabilirsin, dışı turuncu.

Herhalde bu konuda tavsiye verecek son kişiyim çünkü bir dikili ağacım yok.

Ben kıyafete çok para harcadığımı gördüğüm için kapsül gardrop olayına girdim. Kendi renk tablomu ve gardropta olması gerekenleri belirledim. Buna uygun olmayan giysilerimi satıyorum ve o parayla kapsüle uygun kıyafetler alıyorum. Bu süreçte çok fazla marka takıntısı yaptığımı farkettim, bunu da azaltmaya çalışıyorum. Bir şey alacakken durup bunu kaç farklı kıyafetle giyebilirim, renk tabloma uyuyor mu diye sorup kendimi ikna edersem alıyorum.

ihtiyaç listesi yap, onun dışında almak istedilerim diye ikinci bir liste yap. aklına gelip/canın isteyip ikinci listeye yazdığın ürünler için her ay 1 günü kontrol günü olarak ayır.

örneğin iphone 33'e sahip olmak istedin, o listeye yaz. 10 gün sonra columbia ayakkabı gördün beğendin, onu da listeye yaz. sonraki ayın liste kontrol gününde listede kaç ürün var bak ve aralarında hangisini daha çok istiyorsun ona karar ver, onu 1 numaraya koy. o sırada almak istediklerin olursa onları listenin altına biyere yaz. öbür ayın kontrol gününde 1 numaradakini hala istiyorsan al, istemiyorsan listeden çıkart(burası önemli çünkü listenin erimesi lazım, ya alacaksın ya da çıkartacaksın, aşağı atmak yok). o kontrolden sonra 1 numaraya yükselen yeni ürün için aynı şeyi bir sonraki kontrol gününde düşün, hala istiyorsan al ya da alma.

almak istediğin şey 100 lira da olabilir 1000 lira da, o anki bütçene kalmış alıp almamak. 2 ayda 1 1000 liralık ürün alırsan bir işe yaramaz tabii, onu o an kendin düşünmen lazım. kontrol listesini her ay değil 2 ayda 1 yaparsın, 4 ayda 1 ürün almış olursun. süreyi kendine belirle işte.

ben de para harcamayı çok seviyorum ama en azından eşyaya değil de tecrübeye harcamayı öğrendim. 1000 liraya elektronik ürün alacağına tatil yap, gez, bişiler gör-öğren. o paraya acımıyorum ben. bilinen klasik bütçe hesaplamaları beni çok sıkıyor, kendi hayatımın gardiyanı gibi hissediyorum. denedim ama bir süre sonra istemedim kalem kalem yazmak, bunun için yaşamıyorum ben. ha, keşke zibilyon lira kazansam da yapmak zorunda kalmasam ama hayatın gerçekleri böyle. kendimi hiçbir şekilde tutamam diyorsan eline para geçer geçmez %10'unu her canın istediğinde alamayacağın bir yere koy. yine borçlu yaşarsın biraz ama en azından güvencen olur, altından kalkamayacak durumda kaldığında sıfırlayabilirsin.

Benim bütçe planım belli. Maaştan sonra iki hafta düşünmeden takıl son iki hafta elinde kaç yüz lira kalırsa hint fakiri gibi yaşayarak idare et. Sonraki ay yine aynı :D Boktan bi yaşam ama elimden gelen bir şey yok. Beni yaşam tarzımdan ziyade her ay mutlaka çıkan ekstra giderler yıpratıyo. Geçen gün bir hesap yaptım çok moralim bozuldu mesela :(

Kredi kartinizi iptal edin ya da limitini sadece zorunlu kesilecek harcamalariniza yetecek kadar dusurun. Nakit almaya basladiginizda o 3500 taksitte odediginiz seylere bu para verilir mi diyeceksiniz

Benim önerim ve uyguladığım yöntem excel'de kendime bir gelir-gider tablosu yapmak.

Sütunlara ayları yazıyoruz.
Satırlara da giderleri. En sona da maaş ve gelirler toplamını yazıyorum. Gelirler toplamından Giderler toplamını çıkınca önünüzdeki ay ve ayların sonunda ne kadar paranı kalacağını önceden görmüş olursunuz. Faturalarınızı tahmini olarak buraya yazabilirsiniz. kışın doğalgaz çok geleceğinden fazlaca yazarsınız.

Eylül Ekim Kasım Aralık

Kredi 1
Kredi 2
X - K.Kartı Taks.
Y - K.Kartı Taks.
Kira
Aidat
Vergi
Fatura
Araç Bakımı

Giderler Toplamı:
Gelirler Toplamı:

Elde Kalan:

cehaletimi mazur gor ama epil urunu dedigin epilasyon cihazi mi? o paraya guzellik merkezi acar paraya para demezdin yahu -_- neyse, ben kendi yontemime geleyim; yol ve yemek masrafim yok (tabanvay + ticket kart), bu nedenle maasim yatar yatmaz kira faturalar aidat ve kredi karti paralarini ayirip (mumkunse odeyip, gunu gelmediyse miktar olarak ayirip) kalaninin tamamini uce bolup altin euro ve dolar aliyorum. boylece ay sonuna kadar elimde/hesapta nakit kalmiyor. hesapta nakit olmayinca kredi kartina yuklenmiyorum nolur nolmaz diye, boylece gereksiz harcamalar minimuma iniyor. ayrica hayvan gibi yatirim yapmis olunuyor. sonra o parayla almayi cok istedigim seyler varsa onlari aliyorum yoksa zaten tatile filan gidince harciyorum. zaten hepsini harcayamadigimdan mis gibi de birikim yapmis oluyorum. bi de en dusuk odemelisinden bi bes hesabi actirdim, maas daha yatmadan oraya da yatiyor sessiz sedasiz o tarafta da biseyler biriyor iste. mutfak alisverisini ticket kart ile yapiyorum, hafta ici kahvalti ve ogle yemeklerini evde yiyorum

eklemeden gecemiycem, kredi karti kullaniminda taksitten mumkun oldugunca kaciniyorum. kozmetik urunlerinde bitmeden yenisini almama prensibi edindim (yaklasik iki koca kutu makyaj malzemesini ve kremi attiktan sonra). kiyafet alisverisi icin ozel ihtiyac yoksa alisverise cikmiyorum, yalniz disari ciktigimda gozume carpan sevdigim bisey olursa aliyorum. sigara zaten icmem, alkol de cok sık degil hafta sonundan hafta sonuna ancak.

- Faturaların veya kredi kartının ödeme günlerini aynı gün olarak ayarlattır.
- Buzdolabının ve duvar saatinin üstüne bir liste as. Kendine bir kelime seç. Kelime akılda kalıcı olsun ve okuduğunda, bütçe ayarlaması yaptığını hatırlatsın.
- Yapabilirsen pazardan alışveriş yap. Yalnız yaşıyorsan yapamazsın. Marketten yaparsan, günlük alışveriş yap. mesela; sadece üç tane domates, iki tane salatalık gibi.

Epil ürünü dediğin şey Apple oluyor sanırım. Zaten bir tane iPhone 7 Plus alsan 4500 lira tutuyor. 13-14 bin o açıdan çok değil. Benim kredi kartım yok. Bir tane var da aktif bile ettirmedim. Yanımda bile taşımıyorum. Sadece vadesiz hesabım var. İhtiyacım olunca var olan parayı kullanıyorum. İnternet'ten alışveriş yapmıyorum mecbur kalmadığım sürece. Gezip araştırarak alışveriş yapmanın keyfi başka. Kartlarını İnternet alışverişlerine kapat. Satın alması ayrı dert, kargo beklemek ayrı bir dert. Gezmeye para harcayabilirsin. Orada bir problem yok.

Epıl dediği Apple :)

Borca gir. Kredi çek. Ev araba falan al. Yani pahalı ve büyük bir şey almayı kafaya koy. O zaman epile küreğe para harcayamazsın. (Epil de neyse artık)

bazen gün içinde ya çok pahalı değil, 3-5 kuruş dediğimiz şeylere de aylık baktığımız zaman aşırı paralar ödeyebiliyoruz.

misal benim çalıştığım şirkette çeyrek domates, çeyrek salatalık, bir dilim peynir, 4-5 zeytin ve ekmek 5 lira, çayla birlikte 6 lira. bazı günler yanına börek, krep filan derken ayda 100-120 lira sadece kahvaltıya ödüyormuşum. gün içinde iki defa kat servisi geliyor bir adet küçücük bardak kahve artı bir minik kurabiye 3.5-4 lira, otomattan büsküvi 2 lira filan, günde iki kere aldığım için 10 lira, ayda 200 lirada oraya gidiyor ki kahve iyi olsa üzülmem. sonra ofisteki kızlarla ofiste çok bunaldık deyip, haftada 1-2 kere öğle yemeğini dışarıda yiyoruz. o da günlük 35 lira desen 210 lirada aylık dışarıda yemek. derken 3-5 kuruş oldu ofiste ayda 320 lira, yemeklerle birlikte 530 lira harcıyorum.

bir süredir sabahları yoğurt ve müsli yiyorum onu da evden getiriyorum. sabahları kendim filtre kahve yapıp termosa koyuyorum ayrıca ofisteki bir çekmecem badem, ceviz, kuru kayısı ve incir ile dolu. onları toptan alıyorum 80 tlye filan ve 1.5 ay götürüyor beni. yoğurt ve müsli 2.5 lira ayda 50 tl filan ediyor. kahve ve süt masrafım ayda 30 tl filan derken ayda 120 lira ofis içi masrafım oldu ve dışarıda yemeği ayda 1-2 ye indirdiğim için o da 70 liraya denk geliyor. yani toplamda 190 lira. 1 ayda masraflarım 530'dan 190'a indi.

işin komik yanı bunu ofiste oturmaktan kilo aldığım ve daha sağlıklı beslenmeye karar verdiğimde fark ettim. ay sonunda hesabımda ekstradan 300 tl görünce resmen şok olmuştum.

ve bu sağlıklı beslenme işi baya işe yaradı. eskiden eve giderken aç olduğum için market alışverişlerinde saçma sapan bir sürü abur cubur alırdım. artık canım hiç istemiyor abur cubur. eskiden arkadaşlarla kahve içmeye dışarı çıksam yanında mutlaka tatlı yerken artık içimden gelmiyor. restorantlarda filan hep farkında olmadan daha küçük boy yemek siparişi veriyorum. eskiden gece dışarı çıksam 2-3 bir içerdim şimdi 1'den fazla içemem.

şimdi yemek planlama işine başladım. hafta içinde yiyeceğim şeyleri hafta sonu alışverişte alıyorum. 2-3 günlük pazar akşamından hazırlayıp dolaba kaldırıyorum. çarşamba akşamı diğer 3 günü hazırlıyorum. 2 haftadır dışarıdan bir kere bile yemek sipariş etmedim ve haftada markette harcadığım 70 lira ile bir sürü meyve, sebze, et filan aldım.

ben bunları sağlıklı beslenmek için yaptım ama bu sayede cebimde baya para kaldı. sana da öneririm.

Günlük 25 mi veriyordun yani? Günlük 100 makul bence. Ofisteki işi kestiremiyorum. Saatini 15ten falan ver olmadı

Hangi şehirdesin bilmiyorum ama Ankara'da 3 katlı evimize haftada 1 gelen kadın 150₺ alıyor, çarşaflara kadar değiştiriyor (bir önceki kadın 200 alıyordu).

Eskişehir'deki stüdyo daireme de haftada 1 gelen bir abla var, o da ayda 300₺ alıyor, yani her gelişi 75₺.

Bence 100₺ uygun.

Haftanın iki günü geliyor, çok fazla kalmıyor yarım saatte bitiyor işi ablanın. O da biraz formalite aslında parayı direkt vermeyelim işe yarasın bari diye. Hazırcılığa alışmasın. Yaptığı tek iş yerleri hızla silmek ve görünen yerleri kabaca silmek.

Tonik olarak elma sirkesi kullanın ilk zamanlar yüzünüz yanabilir. Pamuğu hafif su ekleyin. Daha sonra alışınca sıkıntı olmuyor.

yağlı cildi kurutmaya çalışmayın nemlendirmeye çalışın, yeteri kadar nemlenirse gereksiz yağlanmayacaktır. vücudunuzdaki diğer etkenlerin normal olduğunu düşünürsek tabi.

Bioderma Sebium kullan. Yüzüne pudra sür.

temizleme jeli temizler sadece, avene cleanance mat gibi bir nemlendirici sürerseniz banyodan sonra çıkmadan önce falan, daha iyi etki edecektir.

Kurutuyorsun, cildin kurudum telaşıyla, kendisini savunmak için daha fazla sebumu basıyor içerden, yağlı cildin olayı bu. Yağlı cilt ve nemli cilt aynı şey demek değil. Su bazlı, kesinlikle yağ bazlı olmayan hafif bi nemlendirici geç yıkadıktan sonra. Eskisi gibi yağlanmayacaktır muhtemelen.

duşta yüz temizleme jeliyle yıka, duştan çıkınca bepanthol body lotion (mavi olanından) sür.
bahsettiğin sorun bende de oluyor bephantol sürmediğim zaman.

Kil maskesi yap haftada 1-2.
Maddi olarak zorlamayacaksa glam glow'un dışı siyah olan kil maskesi bebek gibi yapıyor. Sepholarda bulabilirsin.

euro olarak düşünürseniz pahalı değil bence.
ama tabii 550 lira kasko da çok ucuz. araç ne?

15 gün yeşil kart sigortası 52,5 EUR teklifi aldım geçen gün. normal bence.

Araç 2012 astra j. 5 senelik kazasizlik var.

Bu fiyatlar turing üzerinden sabittir zaten, size özel değil.
Minimum 15 gün alabilirsiniz onun fiyatı da 52.5 euro'dur.
Bazı sigorta acentaları üzerine fiyat koyup yapmaya da çalışıyor. 60-65 euro gibi.

kız kardeşim hariç kimseye gözüm kapalı güvenmem. %99 güvensem %1 şüphe duyarım.

Güven biri ile tanıştığımda paket içinde geliyor bana. Yani yamuğunu görene kadar guvenirim. Saflık parayla değil ya.

Ben çok dolandırılmaya çalıştım maalesef, o yüzden derin şekilde araştırtmadığım kimseyle duygusal ilişki kurmam zaten.

Diğer insanlara %80 güvenle başlayıp, %60'a düştüğü an direkt tüm ilişkiyi keserim.

güvenmeyerek başlıyorum. zamanla güvenimi artıracak mı onu gözlemliyorum. çünkü genelde insanlar en başta güven verip sonra kazık atarlar.

Öncelikle güvenmem.
Bana göre herkes karşısındakine yanlış yapabilme potansiyeline sahiptir.
Ben buna %100 güvenirim dediğim kimse yok ailem dahil.
Genelde tek yanlışta silerim.
Ufak tefek hatalara özür kabul edebiliyorum ama eskisi gibi olmuyor ilişkimiz.

Genelde başlangıçta güvenmiyorum.
Hal ve hareketleriyle, laf - icraat tutarlılığıyla, başkalarına olan davranışlarıyla vb. şeylerle güven duygum kendiliğinden gelişiyor.

of. Bu soruları gördükçe ne akdar sıkıcı bir hayatım var diyorum. ben bir yarım saat 40 dakika birisiyle sohbet ettiğimde, neleri nasıl soracağımı da bildiğimden, mesleğim gereği, hemen şemayı çıkarıp güvenilip güvenilmeyeceğini anlıyorum. Tam anlmıyla yarım anlamıyla falan güven söz konusu değil yanı (._.)

Bende öyle bir eşik yok. Öz annem hariç kimseye güvenmem. Herkesten bir falso, bir kancıklık beklerim ve genelde de yanılmam.

çok güveniyorum dediğim insanlar var hayatımda ama her zaman bir hata payı bırakırım kendimce. yeri ve zamanı geldiğinde herkes en önce kendini düşünür. öte yandan insanlara illa 'bana bir gün kazık atacak' şeklinde şüpheyle yaklaşmıyorum, öyle de hayat geçmez. sadece böyle şeylere hazırlıklı olmaya çalışıyorum genelde, olduğu zaman da tartışmak veya karşımdakini yargılamakla vakit kaybetmek istemiyorum, yolları ayırıyorum fazla uzatmadan.

bayanların güven eşiği baya düşüktür. piçlerin peşinden koşarlar onlar da güvenilmezdir.

Tarif etmişsiniz zaten? Teflon muffin kalıplarını yağlayıp, içine yukarıda saydığınız malzemeleri çırpıp koyarsanız tuzlu kek gibi olur. Miktara göre un ve kabartma tozu koyarsanız da tam kek olur.

nickten ingilizcenizin olduğunu varsayarak; "egg muffin" diyor ve çekiliyorum.

selam irene 2 ay olmuş ama şıp diye tanıdım :D o miktarı arıyorum, ben kafama göre koysam az kabarır, içi pişmez kesin şimdi.

internetten en beğendiğiniz kek veya muffin tarifini açın. yumurta fiks zaten, her kekte var. onun dışında şeker koymayın, diğer malzemeleri koyun. çiğ kek karışımı kıvamına gelecek ölçüde ununu eksiltin veya arttırın.

bence gayet güzel olur böyle.

Ay bir dakika, bir dakika, ben yetiştim!
Ben bu tarifi yapmıştım bir sabah kahvaltıya, çok güzel olmuştu.
Tarifteki malzemelere ek olarak minik sucuk parçaları da koymuştum.
www.nefisyemektarifleri.com

Günde 2 taş.

askerdeyken olmuştu. etrafımdaki herkese de olmuş gerçi. 7-8 gün civarıydı benim. nasıl oldu ben de anlamadım. hiç rahatsızlık da çekmemiştim.

valla ben ergenligimde boyleydim, bes degilse bile uc gun rahat giderdim ki hem cok fazla yiyip icen hem de cok fazla spor yapan biriydim. 20-21 yasindan sonra, ilginc bir sekilde, cok daha sagliksiz yasamaya baslamamla birlikte daha normal bir duzene sahip oldum. hatta 2-3 gun tuvalete cikmamanin garip bi sey olmasini hala pek idrak ettigim soylenemez. gelmiyodu abi nabiyim geceleri ilham perisi bekler gibi sicmayi bekleyerek mi gecircem.

asil mesele cis hacu onda kimseyi tanimam amk 17-18 saat tutarim 19 tutarim diyen varsa da 20 tutarim niye bilmiyom ama benim cisim de gelmiyo amk 3 litre su icmedigim surece. sistem yavas calisiyo herhal.

evdeyken iki günde bir ile günde iki arasında değişiyor ama eğer uzun süren bi geziye(ya da arkadaşınızın durumundaki gibi bi kampa,gerçi kamp hiç bana göre değil) gittiysem 4 5 gün yapmadan dururum. geçen yaz 19 günlük bi avrupa turuna gitmiştim, 8 gece otelde kalıyoduk. otelde kalmadığımız günlerin hiçbirinde dışkılama yapmadım, umumi tuvaletlerde sıçmayı asla başaramıyorum zaten imkansız bi şey ya.

idrarı da aşırı tutan bi insanım baya su içmeme rağmen. ya mesela çişim gelir ama üşenip gitmem sonra o his geçer aradan saatler geçer falan tekrar çişim gelir haa benim çişim vardı la diyip giderim. rekourum aktif olarak 19 saat çiş yapma hissiyle tutmak ama hiç yapmadığım süre zarfı normalde de 12 saat falan rahat oluyodur çünkü günde 2 ya da 3 idrar yaptığım çok oluyor.

Hayatımda hiç günde 1 den fazla olmadı ishal olayları hariç

benim vücudumun normal düzeni bu.

o yüzden prebiyotik, bol su, yürüyüş yapıyorum. 2 günü aşarsa ilaç alıyorum. ailede zaten kolon kanseri yaygın, benim gidişim de ondan olacak herhalde.

hep her gün tuvalete çıkabilen insanlara imrenmişimdir.

Her türlü kefirdir activiadır kuru kayısıdır aklınıza gelebilecek tüm destekleyici gıdaya rağmen bir haftada 2. Kez tuvalete çıktığımda sevinçten halay çekiyorum ben ne yazık ki.
Bağırsaklarım çok tembel. Günde 3 litre su içmeme rağmen de özür dileyerek 'cumhuriyet sucuğu gibi bükme bükme' sıçtığım ayrıntısını vereyim :/
Her gün en az bir kez sıçabilen insanlara hep imrendim.

benim normalim 3-4 günde 1 yapmak. alıştım artık çünkü bildim bileli böyle. şişkinlik falan da öyle çok olmuyor eğer 4 günü geçmediyse.

pskiolojik olarak olur, çok normal. kamp yapmaya gidince, askere gidince..10 gün yapmadığımı biliyorum. ve öyle ben istemiyorum, utanıyorum değil bildiğin kakan gelmiyor. rahatsızlık da hissetmiyorsun.

Kolonya sürmeyi acilen bırakmalısın. Bir süre dar giysiler kesinlikle giymemelisin. Kot pantolon yasak. bol ve pamuklu kumaştan şortlardan giyip, hatta evde yalnız yaşıyor isen minimum giysi ile gezinmelisin.

Eğer iş hayatın varsa iş yerine şortla gidemeyecegin için acilen kendine yazlık kumaştan üretilmiş bir pantolon ve %100 pamuklu, kaliteli bir iç çamaşırı almalısın.

Eğer çamaşırlarını makinede yikarken yumuşatıcı kullanıyorsan onu da bir süre terk et. Sadece deterjanla yıkansın. Cildine hiçbir şey Sürmene gerek yok.

Şu kremi al bak bana çok iyi geldi diyenlere de aldırış etme.

Eğer ki şikayetlerin artarsa bir hastanede, cildiye uzmanına gorunebilirsin.

Geçmiş olsun.

@periyodik muharrir +1

Hatta deterjan da kullanma granül sabun kullan. Ayrıca her taharetten sonra çok iyi kurulan, kurulanma konusunda titiz ol. Taharetini de sudan başka hiçbir şeyle alma, sabun dahil.

hametan gibi bir şey sür illa bir şey süreceksen.
bir de mantar mı var yoksa kilodan dolayı tahriş mi oluyor? bu sorunun cevabını verebiliyor, veremiyorsanız dermatologa görünüyor olmanız gerekiyor.

Haklı olarak diyeceği şey bu.
Su matarası alabilirsiniz, bütçe var mı yoksa evden götürülecek bir şey mi olacak?
Yeşil elma olabilir, chia pudding olabilir.

ya iste sabah alcam. bi anda esti.

Masabaşı çalışıyorsa Paşabahçe'de ofise konulabilecek güzel su kapları var.
Starbucks ve muhtelif züccaciyedeki pipetli içecek kapları da güzel.

İlla yiyecek bir şey istiyorsanız da marketlerdeki şeker ilavesiz meyve/kuruyemiş barları olabilir.

Kahve.

İlla çayın kahvenin yanına kahvaltıda gidecek bir gıda olacak ise çiğ karışık kuruyemiş olabilir.

ufak kavanozda bir bal al. ver yesin :D

Şekersiz fıstık ezmesi.

Starbucks'ta satılan meyveli yoğurtlu parfe veya chia tohumlu parfe olabilir kahvaltı niyetine. Ya da yine Starbucks'ın sandviçleri olabilir.

Protein bar al.

Lot peyniri \o/

muz

kavrulmamış kuruyemiş mix
paran çoksa garmin fenix 5

annie hall

gone girl sayılır mı?
sert derken ne demek istediniz anlamadım.

blue valentine

The Living'i izlediğimde "Ne yani, beni terk mi edeceksin?" cümlesinin ilişkilere dair karşılaştığım en "sert" tepkilerden biri olduğunu düşünmüştüm. Kadın-erkek, aile ve kişinin kendi ile ilgili çatışmalarına dair çok yormayan ama şaşırtıcı olduğunu düşündüğüm noktaları da olan bir filmdi.

Dizi olsa big little lies

Izlememis olma ihtimalin cok dusuk ama:
Duvara karşı

(bkz: Raw)

@kayranın kedisi
sayılır tabı de ızledım onu saol yıne de

Agir roman.
Masumiyet ve kader i izledin varsayiyorum.

önerilerden blue valentine ve gone girl'e (izlemişsin gerçi) +1, ama izlemediyseniz istediğin tarz filmlerin şahı revolutionary road'dır tam aradığın şey olabilir

Masumiyet ve kader +1

Yerli ve sert!

Yönetmen olarak; Jane Champion

My King/Mon roi(2015)

Bence Nymphomaniac En sert mesajlardan birini veriyor film sonunda, ama film genel olarak erotizmden ziyade pornografik olduğu için ne derece hoşuna gider bilemem.

Revolutionary Road
Play Misty for Me
Kærlighed på Film
Bad Timing
Ve aralarında benim için en iyisi olan Blue Valentine

Bad Timing ve
My King/Mon roi(2015)+1

diğer soruna cevaben yazdığımı buraya da ekliyorum. ama soft olanları çıkardım.

The One I Love
www.imdb.com

Body and Soul
www.imdb.com

A Ghost Story
www.imdb.com

Forever (dizi. comedy demiş ama dram ve comedy bence, çok iyi irdeliyor)
www.imdb.com

Trust
www.imdb.com

filmlerin çoğunu festivallerde izledim. bence hepsi birbirinden sert. tek tek incelemeni öneririm.

ayrıca rüzgarda salınan nilüfer benim de aklıma geldi ama o filmin asıl derdinin kadın-erkek ilişkisi olduğunu düşünmüyorum.

ev sahibi kafaya yakmayı koyduysa her türlü yanar.
ev sahibinin karakterine bağlı.

kira kontratında aldığın gibi bırakmak ile ilgili maddeler var, sen girdiğinde boya badanası yapılmış ise sende öyle bırakacaksın, boya badanayı sen yaptırdıysan yine öyle bırakacaksın ev sahibi yaptıracak. boya badana için zaten çiviler sökülüyor alçı ile kapatılıyor delikler ve boya yapılıyor.

parkelerin durumuna bağlı, ne kadar çizilmiş? bütün parkeleri boydan boya çizdi ise sorun, ufak bir iki kısım çizildi ise sorun değil, zaten artık iki günde parkeleri hallediyorlar, makine ile zımpara yapıp gerekli yerleri macunlayıp verniklemek 2 ila 3 gün sürüyor.

kiracı ilk önce yapılacak işleri belirlemek için ev sahibi ile konuşsun, sonra bu işler için fiyat alsın; alınan fiyatların toplamı depozitodan yüksek ile depozitoyu yakacak (yaptırmadan arazi olacak, ev sahibi depozito + cebinden masraf edecek) düşük ise yaptırıp depozitoyu alacak 200/300 bişi kar edecek.

Daha bugün eski ev sahibimiz amaaan boya ne kadar tutucak sanki diyip depozitoyu geri verdi. Üstelik bolca çivi cakmistik. Ev sahibinin huyuna göre değişir

biz epey bir çivi çaktık duvara, her odada en az 5, bazen 10 tane.

ama çaktığımız çiviler mantar pano iğnesi idi. fotoğraf çerçevesi, küçük askı gibi ağırlığı olmayan şeyleri kaldırıyor bu minik iğne-çiviler. üstelik sertçe vurunca ya da pense ile sıkınca plastiği kırılıp sadece çivisi kalıyor.

velhasıl taşınırken bu çivileri çıkarıverdik. duvarda minik bir rahatsız etmeyen nokta dışında bir şey olmadı.

özetle; büyük çivi izi rahatsız eder ev sahibini, ama böyle küçük çiviyse farkedilmez bile. ama dendiği üzere; boya yapılırken zaten kapanıyor onlar.

doğuş otonun (dod), ford'un ve borusan'ın ikinci elleri var.

ben yine de güvendiğim bir yerde detaylı bir computeste sokmadan ikinci el bir otomobil almazdım.

kurumsal ikinci el olarak ford ikinci el, hyundai ikinci el, renault ikinci el vb. var. marka ismi + ikinci el yazarak bir sürü bulursunuz.

ASLA ama ASLA hiçbirine güvenmeyin. mutlaka ekspertiz yaptırın.

şunu okuyun: (bkz: #69953127)

2. el fiat 500 L ya da peogeot 5008 bakabilirsiniz.

sandero stepway 1.5 dizel

Elbette benim için önemli. Hayat, herhangi bir kalıbı benimsemek için fazlasıyla hızlı akıyor. Bu sebeple, olabildiğince, belli döneme ait gelip geçici kalıpların farkında yetişmesini isterim. Sanki, ancak o zaman, insan olma potansiyeli ve tutumuna erişebilirmiş gibi geliyor bana. Kreşe gerek yok ki, evde verdiğin eğitim ve çocuğun örnek alacağı hareket biçimleri aracılığıyla gender-neutral bir çocuk yetiştirilebilinir.

PS: umarım gender ve sex'i birbirine karıştıran büyük bir kalabalık yoktur etrafta.

Bildiğimiz kreşten pratikte ne farkı var? Ben kreşe gideli çok uzun yıllar oldu. Burada sunulanların hepsi vardı. Hep birlikte evcilik oynayabilirdik. Barbie ile oynamak isteyip elinden alınan birini de görmedim. Arabalara zaten bir şey diyen yoktu. Tuvaletimiz ayrı mıydı tam hatırlamıyorum ama tek bir tuvalet bölümü vardı. Muhtemelen ayrı değildi. Bunlar 20. yy. sonlarında Anadolu'nun aşırı gelişmemiş bir ilçesinde oluyor. Pansiyonlu bölge okulu filan var. Türkçe'de eril-dişil kelimeler yok. Öğretmen kızım/oğlum da demesin diyorsanız o kadarını bilemem. Hatta abes bulurum.

İleride çocuğu çelişkide bırakmak için sanırım bundan daha iyi(!) bir maceraya gerilemezdi. Yine İtalyada vegan bir çiftin yeni doğan çocuklarına süt vb. vermeyip çocuğun hastanelik olması anlatılıyordu geçen aylarda. Yani olağan olanı değiştirmek isterken, her şeyin doğal olanına sahip olmak neden istiyoruz ki?

Oglumu gender neutral oyuncaklar ile buyutuyoruz, kendisi kepce kamyon jip falan seciyor. Bunun yaninda dis fircasinin pembe olmasini istiyor. Pelus ayisi falan var, arada sevip opuyor. Begendigimiz bi pijama modeli erkek cocuk reyonunda yoktu, kiz reyonundan aldik (kiz cocuklarin kiyafetlerinde bel oyuntusu oluyor genelde bu arada)

Ha ama erkek oldugunu soyleyerek buyutuyoruz, bu ayri bir sey. Biyolojiye karsi gelmeye gerek yok. Toplumsal cinsiyet ayri biyolojik cinsiyet ayri

la noix'e katılıyorum.

Büyütürken eğer cinsiyeti kızsa illa bebeklerle oynayacak diye bir şey yok. Ben kendim küçükken bunu da yaptım ama sapanla da, misketle de oynayıp futbol maçı da yaptım. Kimse bu konuda beni engellemedi ama biyolojiye karşı gelmek de doğru değil yani tamamen nötr ya da cinsiyetsizlik oluşturmak bence kimliksizliğe de götürür. o yüzden buna dikkat ederim. umarım anlatabilmişimdir.

çocuğumun ileride toplum geneline adapte olamayıp yalnızlık çekmemesi için bu tür bir uygulamaya şu anki koşullar dahilindesıcak bakmam.

Cocugun ileride bir cinsel kimligi olacagina ve cinsel kimlik cinsiyetten bagimsiz olmadigina gore fikir bazinda dahi katilmiyorum. Insana, genel olarak canlilara, saygili olsun, farkliliklara hosgorulu olsun yeterli.

@dunal

cevabınız için ve görüşünüz için teşekkür ederim. :)

Yalnız cinsel kimlik ve cinsiyet ilişkisi o kadar net bir konu değil. Bu konuda J.Butler'ın görüşlerine bir göz atmanızı öneririm.

Edit:Benim biraz bakınmalarıma göre Butler geleneksel feministlerin cinsiyetin biyolojik bir durum ancak "toplumsal ciniyetin" bir tarihsel kültürel durum olduğu konusunda ayrıma gitmesini eleştiriyor hatta kendi perfomatif formülasyonu kanalıyla sexin de gender gibi toplumsal tarihsel bir durum altına kaldığından bahsediyor.
Evet, Ayrıma gitmiyor yalnız daha ötesine gidiyor... cinsiyetin kendisininde gender gibi olduğundan bahsediyor.

J.Butler: Bodies that Matter: On the Discursive Limits of 'Sex'.

Evet, bir miktar asinayim kendisinin fikirlerine. Bildigim kadariyla kendisi de cinsel kimligi cinsiyetten bagimsiz tanimlamaz. Nerede bagimsiz oldugunu soyluyor?

Bu gosterdigin pasajdan cinsiyetin kulturel boyutunu tartistigini anliyorum ben. Cinsel kimligin cinsiyetten bagimsizligini anlamadim.

Gecenlerde de buna benzer bi duyuru vardi. Gercekten tum ictenligimle bir art niyet tasimadan soruyorum "amaciniz ne?" Ne hedefliyorsunuz ne bekliyorsunuz nihayetinde? Nereden okuyor nereden goruyorsunuz bu tarz fikirleri? Vallahi anlayamiyorum. Hadi diyorum ki; cocuk davar olmasin diye ugrasiyorsunuz karsi cinse saygisi olsun. Bunun yolu bu mu?
Benim annem babam sivasli koylu. Hatta tanisaniz comar dersiniz. Ben cocukken kiz kardesimin oyuncaklari ile oynardim. O benim arabalarla. Ama hic kimse bana sen erkek cocugusun bebekle oynama demedi. Teyzemin oglu 4 5 yaslarinda etek giymek istiyordu. Yakmadik cocugu. Ikimiz de ipne olmadik. Cocuk bu ogreniyor. Hadi velev ki ipne olsun. Cocukken etek giymek istedi diye mi olacakti bu sizin dusuncenizce?

Bu tip adiliklerin yapıldığını daha önce duymuştum. Geçmiş olsun.

Makale yayınlama yurt dışı kabulü için en önemli ilke değil. Açık konuşmak gerekirse, eğer yurt dışından kastın abd ise, yeni neoliberal üniversite a.ş.'lerin baktığı ana şey bu çalışma konusu okula burs ve kaynak sağlar mı sorusu. Bu sebeple başvurudan vazgeçme, özellikle çalışma konunun hangi alanlarda 'para edebileceğini' alttan alta belirt.

Bunun dışında dünyanın sonu değil, daha sonra tekrar başvurabilirsin ya da Türkiye'de çalışma alanına en yakın ve anlayışlı akademisyenlerden birinin altında kendin bu alanı Türkiye'de geliştirebilirsin. Moral bozmaya gerek yok, çabalarından yola çıkarak kendi yolunu çizip açabileceğe benziyorsun.

welcome to Turkey. Master tezinizden yayin yapmayi deneseniz ssci giren yayinlardan birinde?

yurtdisi doktora programlarina kabul almak icin pek cok kriter var. sadece bir yayin eksik kaldi diye cok kafaniza takmayin bence. calismak istediginiz alanla ilgili calismalar yapan bolumleri, konuyla ilgili hocalari arastirin ve iletisime gecin. doktoranin ucretsiz oldugu ulkeler var; parali olanlarda pek cok burs imkani var.

eger gercekten istiyorsaniz, kararliysaniz bu tarz yildirici seylerin size engel olmasina izin vermeyin. trde kalirsaniz bunun gibi pek cok baska seyle de karsilasacaksiniz bunu unutmayin. yurtdisina cikmaya bakin bir an evvel diyorum.

moralinizi bozmayin. hedefe odaklanin. bol sans.

yayınlanmış makalem olmadan yurtdışında doktoraya başladım, ama ben science değil humanities'deyim o yüzden şartlar farklılık gösterir mi bilemiyorum. gitmek için mutlaka her yolu zorlayın çünkü bu yaşadıklarınız türkiye'de standart haline gelmiş yüzsüzlükler. hocanızla aranızı iyi tutmaya bakın, size lazım olanlar: 1. çok sağlam referans mektupları, 2. gelecek vaat eden ve maddi kaynak sağlama ihtimali olan bir proje (veya halihazırdaki bir projeye başvuruyorsanız neden en uygun aday olduğunuza dair sağlam bir niyet mektubu).

Yayinlanmis makalem olmadan yurtdisinda doktoraya kabul aldim+1 Bunu moralini bozmaman icin yazdim.

Ben de temel bilimlerdeyim. Malesef Turkiye'de o kadar cok oluyor ki! Gecen benim yapip yarim biraktigim projeyi kalkip gidip - yarim haliyle - sempozyumda sunmuslar, yetmemis makale hazirlamislar, bastan sona benim yaptigim odevler, yazdigim projelerden metinleri birlestirmisler, makale diye sunuyorlar. Bir sekilde elime gecti basilmadan, bunlarin hepsi benim yazilarim diye uyardim. Muhtemelen o haliyle basacaklar, ben taa 3-5 sene once internete koymusum o metinleri, ellerinde patlayacak.

Boyle durumlarda eger oraya mahkum degilseniz ben ifsa edilmesini oneriyorum. Mesela, makalenin basildigi dergiye lab raporlarinizla beraber bir mail atabilirsiniz. Makaleyi yazan yurtdisindaki grupla irtibata gecebilirsiniz, onlar boyle seylere cok onem verir. Yanlarina da kalmamis olur.

Yurtdisi basvurularinizi hic geciktirmeden yapmaya baslayin. Ortalama vs gibi endiseleriniz varsa sadece Almanya, ABD falan degil, kuzey ulkelerine falan da basvurun. Hic ummadiginiz yerlerde harika lablar olabiliyor. Alaninizda yayinlanmis iyi makalelerin yazarlarina mail atin. Umutsuzluk asla yok. Doktora basvurularinda yayin tercih sebebi ama kimse neden yayin yapmadin diye sormuyor.

Diğerlerinin söylediklerine katılıyorum, moraliniz bozulabilir, haklısınız ama geleceğe dair umutsuz olmamalısınız. Yani o makale olmadan da pekala doktora yapabilirsiniz.

Bir akademisyen olarak bunu yapan hocanız adına utandım. Şu an bir proje yazıyoruz bölümdeki hocalarla birlikte ve bir bursiyer de almaya karar verdik yl öğrencimizi. Çok emek veriyor çalışmaya ve biz onca tecrübemize rağmen proje kabul olsun, o para kazanabilsin diye dert edinip uğraşıyoruz. Ne hocalar var... Şaşırdım ve üzüldüm. Umarım bir daha böyleleriyle karşılaşmazsınız.

Moralini bozma. Akademik teşvik yüzünden hocalar böyle yapıyor. O öğrenciye de bir bildiride senin adın ilk olur birinde benim yapmıştır. Olayın içinde olduğum için çok rahat bunu söyleyebiliyorum.

Benim hiç yurtdışı yayınım yoktu yl bittiğinde ama özellikle İngiltere'den çok iyi okullardan kabul aldım (King's College gibi). Eğer ülkeye geri dönme planın varsa Ales/YDS'den alabildiğince yüksek puan alıp YLSY kovalayabilirsin, çeşitli diğer burslara bakablirsin.

Şu aşamada kabul için önemli olan tez konunu iyi şekilde belirlemen, o alanda çalışan hocaları tespit etmen, alan okumalarını yapman ve sağlam bir proposal ve statement of purpose hazırlaman. Kimler kimler gidiyor, sen niye gidemeyesin?

rayban markası, modelini bilmiyorum.
güneş gözlüğünü optik gözlüğe çevirmiş.

sorun yüksek ihtimal bağırsaklarında. ev yapımı sirke ev yapımı yoğurt ve probiyorik kullan. en azından bir dene. www.botanikecza.com

Ketoral medikal şampuanı haftada 2 kullanımı geçmeyecek şekilde kullanmanızı öneriyorum. Rengi pembe ama idare edin ; )

cildiye doktorları gerçekten inanılmaz ilgisizler, bu konuda çok gıcık oluyorum hepsine.
en son gittiğim doktor saçını seyrek yıka dedi. cevaba bakar mısın?! yoldan kimi çevirsem bu cevabı verir zaten gerizekalı, senin doktor olarak yorumun bu mu yani. (çok sinirliyim cidden)
ben de aynı dertten muzdaribim, çözüm bulamadım henüz. her sabah duş alıp çıkıyorum. saç derim acımaya başladı artık.
perma etkili oluyor, 7-8 sene önce yaptırmıştım ve saç yıkama sıklığım 4 günde 1e inmişti. ama o da çok çözüm sayılmıyor.
başlığı takip edeyim, belki ben de nasiplenirim.
kusura bakma soruna cevap veremedim de aynı derde sahip birini görünce atladım hemen :D

@kobuzchu kiz gerçekten saçı az yıkamak mümkün değil yani katlanılıcak bir yağlanma seviyesi değil anlatamam, görmeniz lazım, 24 saat yıkamıyım al alnımdan bıçakla yağı ekmeğe sür o derece saçımı sıksak da sıvı yağ doldururuz biraz da (iğrenç oldu biraz ama sorry:() perma yaptırıcak kadar saçım kalmadı maalesef bu rahatsızlıklardan ötürü :( ama sirkeyi tavsiyenizi deniycem bi teşekkür ederim.

@vayezikhan @from brain to fingers dediklerinizi araştırıcam çok teşekkürler

@sedat pekerin yegeni zaten bu cildiye mevzularında doktorlardan ziyade eski hastalar daha faydalı oluyor, umarım faydalı şeyler öğreniriz :) bende hiç acışma falan gibi şeyler olmadı ya yıllardır her gün yıkamama rağmen, dermatit kaynaklı yaralar oluyor, kafa derimde sivilceler çıkıyor bi de ara ara saç kestirirken berberim söylüyor bazen.

bana head and shoulders clinical strenght şampuanını önermişlerdi yine burda. kullandım yağlanma ve kepek azaldı. kepeği bitirdi hatta.

@sanguine mcqae benim şu anki şampuanım da o zaten, egzamamı kontrol altında tutabilen tek şampuan o oldu şu ana kadar ama yağ sorunuma bi katkısı olmuyor maalesef

Yukaridaki önerilerin tekrarı olabilir hepsini okuyamadıma :

Davies in yağlı saçlar için olan sampuanını kullanabilirsin. Biraz pahalıdır ama uzun süre kullanabilirsin. Bunun yanı sıra ebru şallının çıkardigi bir şampuan var yağlı saçlar için olanı da var. Gratiste satılıyor. Ben memnun kaldım. Onu da kullanabilirsin

Duştan sonra organik -ev yapımı sirke li suyla saçı durulayabilirsin Bu hemen sonuç vermez ama düzenli yapıldığında sonuç veriyor.

Saçı ılık su ile yıkamak

Beslenme. Saç yağlı ise genelde ciltte yağlı oluyor. Protein ağırlıkli beslenme bunu biraz düzeltebilir.

Karbonat kullanabilirsin. Sampuanina karbonat karıştırıp iyice çalka. Hem saçı kurutuyor hem de daha dolgun hale getiriyor.

Saçın uzunluğuna bağlı tabi ama saçın uygunsa zaman zaman örülü kulamak

vichy dercos yeşil olan.

olmuşla ölmüşe çare yok. "hallolur bir şekilde" kafasını bırakıp bi dahaki sefere hassas davranacaksın.

not: 7seneyeuzattımspor.

Burada arastirma gorevlisinin sucu yok cunku o hoca icin calisiyor, kimseyi gecirme ya da birakma gibi gorevi olamaz. Ustelik henuz 22 - 23 yasinda da olabileceginden sizden biraz cekiniyor olabilir.

Sana gelince, eger okul icin calismak zorundaysan ya da bir yerde staj yapip derslerde ogreneceginden daha fazlasini ogreniyorsan keske onceden hocayla konussaydin.

Ama yalnizca tembellikten okula gitmiyorsan - ki bircok kisi bunu kabul etmez ama durum boyleyse kendi yanlislarini da gormen lazim - bu durumda haksizsin.

Tembellik var evet. Ama her yıl dersler haftada birer günken bu yıl biz kayit olduktan yani parayi yatirdiktan sonra 2 gune çıktı. Ve devamsızlık da uygulamada çok önemli değildi.

derse gitmediysen arş. gör. ne yapsın?
hem suçlu hem güçlü olmak deniyor buna.

Slms vizeler iyi geçti. Bi ay sonra finaller var. Onlari hallettim mi 240 kredinin 137si tamam olucak. Baharda da bi 55 kredi alsam yapti sana 190. Kaldı mı 50? E yaz maz derken vakit geçer kalan kredi sayısının 2 hanelere inmesinin moraliyle. Eee ğöö derken biter bu okul.

Haaa bu arada: beni o dersten haksiz3 yere birakan asistan sınavlarda gözetmen. Hem çok tatlı hem bana olan mahcubiyetinden olsa gerek kopya cekmeme cok mudahale etmiyor hahahhaha. Yanık mı lan yoksa bana? Ahsjjsjnd hadi tşkler baybay

portakallı

Elbette kakaolu.

çilekli.

Tabi ki fındıklı ve kakaolu. Çünkü içinde fındık var. Ve kakako. Ve fındık.

Var oluş sebebim fındık ve kakao içeren bilimum gıdaları tüketmek bile olabilir.

Küçükken beslenmem kakaolu topkek ve meyöz şeftaliden oluşuyordu.
Artık karışık meyvelisini seviyorum sanırım.

Epeydir satın alıp yemedim, boyutlarını küçültüp de aynı fiyata sattıklarından beri. Otobüs yolculuklarında yiyorum işte denk gelirse.

Yıllardır yemedim, marka olarak da denk gelmiyorum sanırım. Ben yerken meyveli ve kakaolu vardı, ikisini de ayrı ayrı severdim.

yillardir yemiyorum. yedigim zamanlarda kakaolu olanini severdim.

hic aramiyorum. ya agiz tadim degisti ya da onun tadi degisti. ikinci ihtimal olabilir. glikoz surubuyla alakali olabilir.

Kakaolu. Yemeyeli yıl olmuştur belki.

portakallı

Meyveliyi severdim

thy ve anadolu jet in verdiklerini

kakaolu

Meyveli tabii ki, insanlar meyveli dururken nasıl başka bir seçim yapabiliyor inanamıyorum :))

Hicbir seylisini sevmiyorum. Cok seker katiyorlar, asiri sekerli. Kek tadi degil direkt seker tadi aliyorum. Firinda pisirilmis bir top seker.

Hayvan gibi seker koymuyor olsalardi tabii ki meyveli severdim.

Kakaolu. Herhangi bir şeyin çikolatalısı veya kakaolusu varsa, geri kalanı gereksizdir.
Yıllardır yemedim gerçi.
Yiyenler için ipucu: Buzdolabından çıkarınca dağılmıyor ve tadı daha güzel oluyor.

kakaolu

Kakaolusunu 1dk içinde bitirme yarışı yaparlardı lisede bak o geldi aklıma şimdi. Ben de denedim 1-2 sefer de içeceksiz ağzında büyüyor meret yutamıyorsun. Bitirebileni de görmedim.

Uzun yıllardır yemiyorum ama yediğim zamanlarda (çocukken) süt varsa kakaolu süt yoksa meyveli yerdim.

üzim.

Küçükken meyvelisini ve portakallısını daha çok severdim, büyüyünce kakaolu sever oldum. Yıllardır yemiyorum gerçi.

iple aynı mantık.
ancak ben bir kadın olarak başaramıyorum bu yayla/iple tüy alma olayını. düzgün alabilirseniz makineye göre geç çıkması beklenir, çünkü makine üzerini kesiyor, bu tüyü tutup köküyle almayı hedefliyor.

oraya ağda yapıyor zaten erkek berberleri.

yanak üstü tüyler için berberlerin neredeyse hepsinde ağda var, makineyle almaya göre muazzam süre farkı oluyor tavsiye ederim. birkaç kez yaptırınca tüyler de zayıfladı gibi geldi bana, ne kadar doğrudur bilemem.

Yay cımbızla aynı mantık üstten tutup koparadabiliyor kokten aladabiliyor ama makıneden iyidir

esnaflikta biraz başari veya kar boyle orospucocukluguna tesvik ediyor. bugune dek bunu tecrube ettim.

thug life.

@may, adam bi permayı 4 saatte yaptı. Arada 2 saç kesip 2 saç boyadı. Bana söylediği fiyatta pazarlık etmedim ve üstüne bi de kesme ücreti kitledi, hiç ses etmedim. Başı kalabalık olunca, banane, gelmesin bi daha, canıma minnet diyor herhal.

İşini düZgün yapan birisi olsa ya baştan hatasını kabul eder "şurası içime sinmedi birkaç gün sonra üzerinden geçelim" der ya da sen gidince "evet ya haklısın" diye yardımcı olmaya çalışırdı. Bundan daha iyisini yapamayacak olduğu için de üste çıkıyor o yüzden boş yere trtışıp sinirlerini germe boşver, bir daha gitmezsin oraya. Düzelteyim diye saçını mahvedebilirdi.

@nefer, saçım kısa olduğundan sarmaya falan bayaa uğraşmıştı, onun emeğine de acıdım. Daha önce de söylediğim gibi ilaçta falan sorun olduğunu düşünüyorum şahsen. Dediğin gibi, tüh ya tutmamış ama bi daha yapılmaz, saçın yanar dese dahi bana yetecekti. Bir daha gitmicem artık, yapacak bişey yok.

tüketici hakları bu konuda bir şey yapamıyor mu?
çok sinir oldum.

En azından içinde kalmamış, adama hatasını göstermişsin, çemkirmişsin. Hatasını kabul etmemesi onun işine ve müşterisine saygısızlığı.

Mahalle arası bir kuaför mü? İnternette şikayetini yazabileceğin bir yer var mı ki? Öyle yazılabilecek bir platform varsa anlat, en azından milletin de haberi olmuş olur.

bi tık daha ileri gidip müşterilerden birine bu perma nasıl olmuş diye sorsaydın tam bir thuglife olurdu.

@kayra, ayço; İstiklal caddesinde, ara sokaktaki bi kuaför. Ayağım kırık, bu nedenle göstermeye bile anca 2 hafta sonra gidebildim. Sağlam olsam üşenmeyip tüketici mahkemesine giderdim valla, inanın ben de çok sinir oldum. Saçımı her gören buradakiler gibi, kendin mi sardın? diyor. Muhabbetin detayında bayaa salağa yattı ve beni resmen enayi yerine koydu. Bense dükkana gidince müşterilerin önünde şikayet etmiyim diye bankoya çağırmıştım adamı.. neyse, paramı haram ettim içimden, gerisi karmaya kalsın :)

sosyal medya hesapları vardır illa, oraya altına yazın yorum. ya da eklediğiniz fotoyu ekleyip tagleyin adamları. ekşide başlığının altına yazın

@oscar, bugün baktım, ekşide başlığı yok, açmak da fazla geliyor açıkçası. Şimdi orada da bi ton derdini seveyimciler doluşacak, hiç çekemem şahsen. Önümüzdeki hafta yapabilirsem tüketici hakem heyetine gideyim madem.

Neden istiklal caddesinde ara sokakta bir kuaföre 300 tl verdin, ben asıl bunu anlamadım.

Permanin tutmama nedeni saxin kimyasini degistirmek icin surdugu sivi konusunda cimri davranmis olmasi. Belli ki az tutmus dozajini. Ustunden gecerse de yanar diye korkmus olabilir

Bunlar hep profesyonel olmayislik. Belki de o sividan kalmadi elinde.

Bence bu size ders olsun. Unlu kuaforlere gitmeye calisin. Mesela instagrami yogun kullanan kuaforler de yaptigi isleri gormeniz icin sans aslinda

@ekaterina, 200 Tl işleme, 100 Tl bakım ürünlerine verdim.

@My, saç kesimi için sürekli gittiğim ve memnun kaldığım bi yerdi. Ben kimyasalda bi problem olduğunu düşünüyorum, bozulmuştu belki. Instagramım yok, adamın var mı bilemiyorum o nedenle. Dükkanda 20 kadar kuaför çalışıyor, hiçbirinin foto çektiğini görmedim.

Sac kesimi herkesin yaptigi bir islem ama perma gunumuzde ustalik gerektirir. Cok yapilmiyor zaten. Su aralar daha cok duzlestirme yapiliyor. Sacin bile modasi var elbette. Hatta ben duyunca aaa hala perma yapiliyor muydu diye bir tepki verdim.

Kuaforlere bulasmak risk valla, ben be zaman gitsem mutsuz donmusumdur. Artik ne rengini ne de seklini degistiriyorum. Kendim daha iyi yapiyorum zaten. Dugun icin kuafore gidip eve gelip yikadigim ve kendim yaptigim cok olmustur

Ben de sacimi kumral yaptirmak istemistim vakti zamaninda, turuncu sacima bakarken 'tam bu senin rengin' gibi sacma sozler soyluyordu. O anda sokta oluyorsun tabii

öncelikle geçmiş olsun. bu arada saçlarınız kötü görünmüyor moralinizi bozmayın. keşke bu tarz konuşmak yerine sosyal medyadan yürümeyi tercih etseydiniz, gerçi hala yapılabilir :) baş başa konuşmak yerine içerideki müşterilere de rezil edebilirdiniz.

@gilbeys, teşekkür ederim. Sorunum, saçımın tepe noktasının çok kıvırcık, geri kalanının yer yer dalgalı, yer yer düz olması, homojen bi görünüm oluşmadı yani. Saçım uzayınca daha bi tuhaf olacak. Bir kaç sene önce bana orayı öneren arkadaşımla konuştum şimdi, onun yönlendirdiği bi çok kişiyle tartışmış bu adam. Ben sadece arada kesime gidiyordum ve memnundum. Konum dolayısıyla deli gibi sirkülasyon var salonda, demek ki biri gider biri gelir diye düşünüyorlar.

Sosyal medyadan yürüyecek mecralara üye değilim, Twitter, instagram gibi. Şimdi baktım, salonun bi Facebook sayfası var, ama duvar kısmı onaydan geçiyordur herhalde. Aslında eleştirimi sadece salondaki diğer kuaförler duysa bile yeter aslında, adam azıcık sinir olsa bana yetecek :)

Facebook sayfalarının yorum kısmından giydirdim, içim soğudu^^

Sonuç için buraya pls: www.eksiduyuru.com